Bu mu Yatırım?

Aç uygulamayı.
Bak yeşil mi, kırmızı mı.
Sonra “hmm, geçen gün Cengiz Çayevi’nde bir arkadaşım söylemişti bu hisseyi, bi’ de Twitter’da yazmışlar, alayım bari” de.
Belki 3-5 tane daha ekle sepete.
Ve kapat uygulamayı.
Oh ne güzel yatırım!
Sonra 6 ay, 1 yıl bekle.
Aç bak yine uygulamayı.
O da ne? Portföy %40 ekside.
İşte tam burada başlıyor o bildik senaryo:
— “Borsa zaten kumar abi!”
— “Bizim arkadaş da arabasını sattı koydu borsaya, şimdi perişan.”
— “Ben alıyorum alıyorum, düşüyor; satıyorum çıkıyor. Bu işte kesin bir bit yeniği var.”

Oysa veriler ne diyor?
Borsa İstanbul’da son 6 ayda %180’in üzerinde getiri sağlayan hisseler var. Pasifik Eurasia %183, Grainturk %124 getiri sağlamış. Efor Çay %122 yükselmiş. Aynı sürede BIST 100 toplamda %7 değer kaybetmiş.
Yani piyasanın genel havası negatifken bile doğru seçimler yapanlar servetini katlamış.
Bir tarafta “kumar” deyip kenara çekilen, sonra da “keşke” diyen kalabalık; diğer tarafta okuyan, araştıran, bilançoya, çeyrek raporlara, sektörel trendlere bakan sabırlı yatırımcı.
Biri elindeki telefonu kulaktan dolma tüyolarla al-sat yapmak için kullanırken, öteki finansal tabloları PDF PDF indirip inceliyor.
Aradaki fark da tam burada başlıyor.

Çünkü yatırım dediğin “bu hisse çok düştü, kesin çıkar” diye körlemesine dalmak değil.
Verileri anlamak. Sektörün hikayesini görmek. Döngüyü, faizi, enflasyonu, global risk iştahını, politik riskleri, döviz baskısını, net borç / özsermaye oranını, FAVÖK marjını, işletme sermayesini okumak.
Yatırım dediğin sabır işi.
Ama sabır pek havalı değil.
Çünkü ne Netflix dizisi kadar renkli, ne de Instagram’da “işte borsada bugün kazandıklarımız” diye story atacak kadar hızlı.

İşin ironik tarafı şu:
Sen okuma, araştırma, inceleme.
Git “aç uygulamayı, al 3-5 hisse, kapat” yap.
Sonra oturup ağla.
Sonra çevreden duyduğun borsa kumar efsaneleriyle avun.
Bu mu yatırım?
Değil elbette.
Bu, sadece duygularınla ve söylentilerle cebindeki paraya yaz tatili yaptırmak.
Ve maalesef geri döndüğünde bavulu pek dolu olmayacak.

Verilerle, analizle, stratejiyle yaklaşan kazanırken;
“Acaba çıkar mı?” diye zar atmaktan farkı olmayanlar kaybediyor.
Kabul edelim ki, istatistiklerin dediği bir şey var:
Borsada uzun vadede istikrarlı yükselen, temeli sağlam şirketler tarihsel olarak her dönemde sabırlı yatırımcıyı ödüllendirmiş.
Ama tabii bunun için de önce o şirketleri bulmak lazım.
Bulmak için de okumak, incelemek, öğrenmek lazım.
Kim uğraşacak, değil mi?

Sonra da klasik final repliği gelir:
— “Abi bu işler şans işi ya…”
Peki, gerçekten mi?
Yoksa bu sadece işin kolayına kaçmanın yeni, modern bahanesi mi?