Borsa İstanbul’da holding ve yatırım şirketleri (XHOLD), Türkiye ekonomisinin nabzını pek çok sektöre aynı anda dokunan damarlar üzerinden tutar. Bankacılıktan perakendeye, enerjiden sanayiye, teknoloji girişimlerinden gayrimenkule uzanan geniş bir etki alanına sahip bu yapı, hem döngülerin sertliğini yumuşatır hem de fırsatları biriktirir. XHOLD endeksi bu ekosistemin termometresidir: holding ve yatırım şirketlerinin fiyat hareketlerini tek pencerede izlemeye imkân veren, riskin ve getirinin ülke hikâyesiyle iç içe aktığı bir gösterge. Borsa İstanbul’un resmî sayfalarında görüldüğü üzere endeks 2025 yazı itibarıyla yıl başına göre çift haneli artıda seyrederken işlem hacimleri dalgalı bir ritimde ilerliyor; bu da yatırımcı iştahının makro verilerle nabız bir tuttuğunu gösteriyor.
2025–2027 dönemine bakarken bir köşe yazısının sağduyulu çerçevesi şudur: XHOLD’un büyümesi tek bir dişliye bağlı değil; faiz patikası, kur oynaklığı, enflasyonla mücadele hızı, jeopolitik tansiyon, özelleştirme ve birleşme-satın alma döngüsü, ayrıca kurumsal yönetim kalitesindeki ilerleme gibi bir dizi bileşenin ortak ürünüdür. Para politikası burada baş role yakın. TCMB’nin 2025 yazında attığı adımlarla politika faizi %46’dan %43’e çekildi; bu, henüz “gevşeme döngüsü tamam” demek olmasa da, finansman maliyetlerinin kademeli inişine alan açan bir sinyal seti üretti. Faizlerin aşağı yönlü patikası korunabildiği ölçüde holdinglerin borç çevirme maliyeti düşer, iştiraklerde yatırım iştahı artar, iskontolu net aktif değer hikâyeleri piyasa tarafından yeniden fiyatlanır. Tersi durumda, yani dezenflasyon gecikirse ya da küresel riskten kaçışın sertleştiği bir anda, iskontolar inatçı biçimde kapanmaz; değerlemeler “temkin primini” taşımaya devam eder.
XHOLD’un bileşenlerine bakmak, büyüme öngörüsünü somutlaştırmak açısından faydalı. Endeks; çok sektörlü büyük grupları, girişim sermayesi ve yatırım ortaklıklarını, holding tipi yapılanmaları aynı sepette toplar. Ağır sıkletlerin yanı sıra daha çevik, fırsat odaklı yatırım şirketlerinin varlığı, döngüler arasında dengeleyici bir karışım oluşturur. Bu karışımın değeri, Türkiye’de enerji geçişi, sanayide verimlilik yatırımları, turizmde kapasite genişlemesi, perakendede çok kanallı dönüşüm, teknoloji ve girişim sermayesinde erken aşama yatırımların ölçeklenmesi gibi temaların hangi hızda somutlaştığına bağlı artar veya azalır. Kamunun olası özelleştirme adımları, altyapı-ulaştırma projeleri için potansiyel ortaklık modelleri, bankacılıkta sermaye verimliliğini artıran düzenlemeler gibi başlıklar da holdinglerin önüne “portföy mimarisi” açısından yeni pencere aralar. Endeksin resmî tanımı ve piyasadaki bileşen listeleri, bu çok çekirdekli yapının bugün nerede konumlandığına dair güncel bir resim sunuyor.
Bu çerçevede 2025–2027 için üç senaryolu, yalın ama işe yarar bir büyüme haritası çizilebilir. İyimser senaryoda dezenflasyon yılın geri kalanında hız kesmeden ilerler, politika faizi reel pozitif çıpayı korurken nominal olarak kademeli geriler, kur şokları sınırlı kalır, küresel risk iştahı “gelişenler lehine” seyirde olur. Bu patikada XHOLD’da iskontoların kapanma süreci hızlanır; holdinglerin net aktif değerlerine (NAD) uygulanan kalıcı indirimlerin bir kısmı silinir. Büyük gruplar istikrarlı nakit akışı üreten iştiraklerinde kapasite artışı ve verimlilik yatırımlarını öne çeker, girişim ve yeşil enerji temaları portföyde daha görünür olur. Böyle bir zeminde endeksin yıllıklandırılmış TL bazlı getirisi, temettüler dahil, çift haneli yüksek bantta; dolar bazında ise enflasyonun yeterince gerilemesi şartıyla orta-çift haneli “yakalama” eğiliminde kurgulanabilir. Bu, 2020’lerin başından kalma dalgalı primlerin yerine daha sindirilebilir, temel veri destekli bir tırmanış anlamına gelir.
Temkinli/ana senaryoda dezenflasyon ilerler ama iniş-çıkışlı; kur, cari denge ve küresel finansal koşullardaki oynamalara hassas bir patikada seyreder. Faiz indirimleri aralıklı ve veri bağımlı olur; kredi kanalı seçici çalışır. Bu tabloda XHOLD, yukarı yönlü trendini korurken nefeslenmelerin sıklaştığı bir yatay-yukarı koridora sıkışır. Fiyatlamalar “olumlu ama aceleci değil” ifadesiyle özetlenir: NAD iskontosu kısmen kapanır, fakat yönetim kalitesi, şeffaflık, serbest dolaşım, likidite ve temettü görünürlüğü gibi mikro farklar getiri dağılımını açar. Geniş sepet içinde enerji, altyapı ve döviz gelirli sanayi iştirak ağına sahip holdingler görece üstün performans sergiler; iç tüketime daha bağımlı, döviz açık pozisyonu yüksek ya da kurumsal yönetimi zayıf gruplar geride kalır.
Kötümser senaryoda ise küresel finansal koşullar sertleşir, jeopolitik risk primi ülke üstüne kalın bir perde çeker, kurda ani sıçramalar yaşanır ve para politikası yeniden sıkılaşmak zorunda kalır. Bu kombinasyon hem değerlemeleri baskılar hem de yatırım döngüsünü geciktirir. Böyle bir zeminde XHOLD’un TL bazlı getirisi oynak ve parçalı, dolar bazında ise zayıf kalır; NAD iskontoları genişler, temettülerin toplam getiriye katkısı artmasına rağmen fiyat kazançları cılızlaşır. Bu senaryoda savunma, nakit akışı sürekliliği ve etkin riskten koruma mekanizmaları ön plana çıkar; holdinglerin döviz bazlı gelir payı, net borç/özsermaye oranı ve itfa duvarlarının takvimi yakından izlenmesi gereken kırılganlık göstergelerine dönüşür.
Önümüzdeki üç yıl için daha somut bir ajanda beklentisi de var. Birincisi, şirket birleşmeleri ve varlık satışlarında 2024–2025’te tohumları atılan dosyaların kapanmasıyla 2026’ya doğru hızlanma potansiyeli. İkincisi, yeşil dönüşüm: yenilenebilir enerji üretimi, şebeke verimliliği, atık ısı geri kazanımı ve enerji depolama gibi alanlarda Türkiye’nin fon havuzlarıyla uyumlu projeleri, holding portföylerinde ölçekli yatırım başlıkları olmaya aday. Üçüncüsü, teknoloji-dijitalleşme tarafında kurumsal girişim sermayesi kollarının “az sayıda ama etkili bilet” stratejisiyle daha seçici, katma değerli yatırımlara yönelmesi. Dördüncüsü, kurumsal yönetim: uluslararası yatırımcı tabanıyla iletişimi artıran, NAD şeffaflığını yükselten, düzenli temettü ve geri alım politikalarını disipline eden grupların piyasa priminin artması beklenir. XHOLD’un hem resmî endeks sayfasında izlenebilen işlem hacmi/performans ritmi hem de bileşen şirket kümelenmeleri, bu ajandanın potansiyel karşılıklarını şimdiden işaret ediyor.
Bu projeksiyonları bir “tek rakam” vaadine indirgemek sağlıklı olmayacaktır; zira XHOLD çok çekirdekli ve heterojen bir sepet. Yine de şu prensipler yol gösterici olabilir: Makro zeminde dezenflasyonun ilerlediği, politika faizinin veriye bağlı ve öngörülebilir adımlarla kademeli indiği, kur oynaklığının yönetilebilir kaldığı bir hatta; iskontoların kapanması ve temettü disiplininin güçlenmesi sayesinde endeksin 2025–2027 döneminde TL bazında anlamlı bir bileşik getiri üretmesi beklenir. Dolar bazlı performans ise kur patikasına ve Türkiye risk primindeki iyileşmenin kalıcılığına bağlı olarak ayrışır. Yatırımcı açısından bunun tercümesi şudur: Endeksin üzerine uzun süreli “koltuk değneği” olarak sadece ucuzluk hikâyesine güvenmek yerine, NAD şeffaflığı yüksek, borçluluk profili dengeli, döngüye dayanıklı nakit akışı olan, ESG ve kurumsal yönetim puanları güçlü holdinglere ağırlık vermek; portföyde temettüyle desteklenen bir “yüksek kalite eğilimi” tesis etmek.
Son söz niyetine: XHOLD, Türkiye büyüme anlatısının çok sesli bir yankısıdır. 2025–2027 penceresinde bu yankının gücü; para politikasının tutarlılığı, fiyat istikrarına giden yolun kesintisizliği, reform gündeminin temposu ve şirketlerin sermaye tahsis disiplininin ciddiyetiyle doğru orantılıdır. Piyasa gürültüsünden bağımsız, veriye dayalı bir bakış; kısa vadeli dalgalanmaları tahammül edilebilir, uzun vadeli hikâyeyi ise ödüllendirilebilir kılar. Eleğin gözeneklerini sık tutan yatırımcı için holdingler, hâlâ Türkiye’nin büyüme çevrimini en iyi paketleyen, iniş çıkışlara rağmen değer yaratma kabiliyeti yüksek varlık sınıflarından biri olmayı sürdürecektir.










