Borsa İstanbul geçtiğimiz hafta adeta gövde gösterisi yaptı. Uzun süredir yatırımcının umutla beklediği güçlü hareket nihayet geldi. BIST 100 Endeksi haftayı yüzde 9.26 gibi kayda değer bir yükselişle tamamladı. Böylece yılbaşından bu yana getiride yeniden pozitif bölgeye geçildi. Bu çıkış, yalnızca sayısal bir toparlanma değil; aynı zamanda yatırımcı psikolojisinde, güven algısında da önemli bir değişime işaret ediyor.
Bankacılık hisseleri haftanın açık ara yıldızı oldu. Uzun süredir baskı altında kalan bankalar, endeksin lokomotif görevini üstlenerek yukarı yönlü hareketi taşıdı. Artan işlem hacmi ve yaygın alım dalgası, piyasanın dipten dönüş senaryosuna inancını kuvvetlendirdi. Özellikle mart ayından bu yana 9.000 seviyesinin üzerinde tutunma çabaları dikkat çekiyordu. Temmuzun ilk haftasında bu direncin yukarı yönde kırılması, alıcıların iştahının arttığını net şekilde ortaya koydu. Gerçi benzer bir senaryoyu mart ayında da yaşamış, ancak yükseliş kısa ömürlü olmuştu. Bu nedenle bu kez kalıcılığı alıcı ilgisinin ne kadar korunacağı belirleyecek.
Haftanın çarpıcı bir özelliği ise yükselişin bankalarla sınırlı kalmamasıydı. Aracı kurumlar endeksi yüzde 18.7’lik artışla başı çekerken, spor endeksi yüzde 14.7, iletişim sektörü yüzde 10.5, gıda ve içecek hisseleri ise yüzde 9.7 yükseldi. Finans, taş-toprak, ulaştırma ve turizm gibi sektörlerde de yüzde 7 ile yüzde 9 arasında değişen artışlar görüldü. Bu kadar geniş bir tabana yayılan yükseliş, klasik tabirle “piyasada dip oluşuyor” beklentilerini güçlendiriyor. Çünkü yalnızca belli başlı hisselerin değil, sektörlerin neredeyse tamamının pozitif getiri sağlaması, daha sağlıklı bir toparlanma zemini anlamına geliyor.
BIST 30 hisseleri arasında da haftanın kazanç tablosu oldukça dikkat çekiciydi. Çimsa yüzde 16.35’lik yükselişle haftanın şampiyonu olurken; İş Bankası, Kardemir D, Tofaş ve Sabancı Holding yüzde 14 ile yüzde 16 arasında değer kazandı. Koç Holding, Ülker, Anadolu Efes ve başta Garanti BBVA olmak üzere bankacılık hisseleri de yüzde 12’yi aşan performanslar sergiledi. Özellikle düşük PD/DD (Piyasa Değeri/Defter Değeri) çarpanına sahip şirketlerdeki hareket, yatırımcıların yeniden temel verilere odaklanmaya başladığını gösteriyor. Bu durum, kısa vadeli spekülatif işlemlerden ziyade, orta-uzun vadeli değer yatırımı perspektifinin güçlenmesi açısından önemli.
Peki bundan sonra ne olacak? Teknik açıdan endeksin yılın başından beri süren zayıf performansını telafi etmeye başladığı açık. Ancak kalıcı bir yükselişten bahsedebilmek için, bu hafta da güçlü alım dalgalarının devam ettiğini görmek gerekecek. Küresel risk iştahı, yabancı yatırımcı ilgisi ve içerideki enflasyon-faiz beklentileri bu sürecin yönünü tayin edecek en önemli faktörler olmaya devam ediyor. Ayrıca bankaların bilanço dönemine girildiği bir süreçte olmamız, iyi gelecek kâr açıklamalarının da fiyatlara hız kazandırabilecek potansiyel unsurlar arasında bulunduğunu hatırlatıyor.
Bu noktada bireysel yatırımcılar için de kritik bir dönemeçten geçildiğini belirtmek gerekiyor. Son yükselişle birlikte “genelden hisseye, hisse içinden de seçici stratejiye” geçilmesi gereken bir süreç başladı. Artık endeksin kendisinden ziyade, bilançoları güçlü, borçluluk oranı makul, nakit akışı sağlıklı şirketlerin ayrışacağı bir döneme doğru ilerliyoruz. Veriye dayalı karar almak, bilanço okumayı öğrenmek, PD/DD, F/K gibi oranları izlemek bu yüzden her zamankinden daha değerli hale geliyor.
Özetle Borsa İstanbul, geçen hafta güçlü bir mesaj verdi: Piyasa, uzun bir süre sonra yeniden alım tarafında güven inşa ediyor. Ancak bu güvenin kalıcı olabilmesi, yatırımcının da daha dikkatli, daha seçici ve daha bilinçli davranmasına bağlı. Dönem, “her alan kazanır” dönemi değil; tam tersine, gerçek değerlerin daha net ortaya çıkacağı bir sürece girmiş durumdayız. Bu nedenle istatistikleri, sektör dinamiklerini ve şirket bazlı verileri daha fazla konuşacağımız günler kapıda. Yatırım kararlarında bu yaklaşımı benimseyenler, muhtemelen önümüzdeki aylarda piyasadaki pozitif ayrışmanın da asıl kazananları olacak.










