Borsa İstanbul’da Bilişim Sektörü 2025-2027 Büyüme Öngörüleri

Borsa İstanbul’un teknoloji ayağını temsil eden BIST Bilişim Endeksi (XBLSM), son yıllarda adeta bir fiyat roketine binmiş görünüyor. 2025’in ilk çeyreğinde yakaladığı %91’lik yükseliş, sadece spekülatif bir hareketin değil, derinlerde kök salmış yapısal dönüşümlerin göstergesi. Bugün itibarıyla 5.284,70 seviyesinde işlem gören endeks, Türkiye’nin dijital dönüşüm yolculuğunda lokomotif vagonu üstleniyor. Endeksin bileşenlerine baktığımızda Mia Teknoloji, Logo Yazılım, Link Bilgisayar gibi şirketlerin öne çıktığını görüyoruz. Toplam piyasa değeri 229 milyar TL’yi aşan bu sektör, artık Borsa İstanbul’un en dinamik ve gelecek vaat eden alanlarından biri olarak kabul ediliyor. Bu büyüme ivmesinin ardında, pandemi sonrası hızlanan dijitalleşme talebi, kamu ve özel sektörün teknoloji yatırımlarındaki artış ve genç nüfusun teknoloji adaptasyonundaki yüksek başarı yatıyor.

Küresel ölçekte ise yapay zekâ ve blokzincir teknolojilerindeki gelişmeler, Türk bilişim şirketleri için hem fırsat hem de rekabet baskısı oluşturuyor. Uluslararası Veri Şirketi (IDC) tahminlerine göre, küresel yapay zekâ harcamalarının 2024-2028 döneminde yıllık %29 bileşik büyüme oranıyla ikiye katlanması bekleniyor. Bu yatırımların önemli bir kısmı yapay zekâ destekli uygulamalar, yarı iletkenler, depolama sistemleri ve bulut bilişim altyapılarına akacak. Türkiye’deki bilişim şirketlerinin bu küresel dalgayı yakalayabilmeleri için Ar-Ge yatırımlarını artırmaları ve nitelikli insan kaynağı geliştirmeleri kritik önem taşıyor. Nitekim son dönemde Render ve Fetch.ai gibi yapay zekâ odaklı projelerin blokzincirle entegrasyonu, sektörün bu alandaki potansiyelini ortaya koyuyor. Öte yandan, blokzincir tabanlı oyun sektörünün 2025’te 50 milyar dolar pazar büyüklüğüne ulaşacağı öngörüleri, yeni nesil oyun geliştiricileri için Türkiye’nin cazip bir üretim üssü olabileceğine işaret ediyor.

Finansal performans açısından baktığımızda, bilişim şirketlerinin 2023-2024 döneminde sergilediği rakamlar dikkat çekici. Net satış büyümesi %79,63 ve net kâr büyümesi %100,51’lik ortalamalarla sektörün adeta roket hızıyla büyüdüğünü gösteriyor. Brüt kâr marjlarının %36,68 seviyesinde seyretmesi ise operasyonel verimliliğin nispeten yüksek olduğuna işaret. Ancak bu yüksek büyümenin gölgesinde bir gerçek var: aşırı ısınmış fiyatlamalar. Sektörün ortalama fiyat/kazanç (F/K) oranı 78,56’ya ulaşmış durumda ki bu, tarihsel ortalamaların oldukça üzerinde bir seviye. Benzer şekilde fiyat/defter değeri oranının 16,03 olması, yatırımcıların şirketlerin bilanço değerlerinin çok üzerinde fiyat ödediği anlamına geliyor. Bu agresif fiyatlamalar, sektörün gelecekteki büyüme beklentilerinin çok önceden fiyatlandığını düşündürüyor. Dolayısıyla 2025-2027 döneminde bu yüksek çarpanları haklı çıkaracak sürdürülebilir büyüme performansının sergilenmesi hayati önem taşıyor.

Makroekonomik faktörler ve riskler söz konusu olduğunda, döviz kuru hareketlerinin bilişim şirketleri üzerindeki etkisi mercek altına alınmayı hak ediyor. Yapılan akademik bir araştırma, BIST Bilişim Endeksi’nde yer alan firmalar için döviz kuru riskinin firma kârlılığını negatif yönde etkilediğini, ancak hisse getirileri üzerinde pozitif etki yaratabildiğini ortaya koyuyor. Bu görünüşte paradoksal durum, döviz kuru artışlarının ihracat ağırlıklı şirketlerin gelirlerini TL bazında artırmasıyla açıklanabilir. Ancak aynı şirketlerin yurt dışından satın aldıkları donanım, lisans yazılımları ve teknoloji hizmetlerinin maliyetleri de artıyor. Net etki ise genellikle kârlılık üzerinde baskılayıcı oluyor. 2025 itibarıyla ABD’de enflasyonun gerilemesi ve faiz indirimleriyle birlikte küresel piyasalarda nispeten istikrarlı bir döneme girilmesi, döviz kuru dalgalanmalarının kontrol altında tutulmasına yardımcı olabilir. Ancak Trump’ın düşük vergiler ve yüksek tarifeler gibi kampanya vaatleri enflasyonu artırıcı etki yaparsa, Fed’in faiz indirme kabiliyetini sınırlayabilir ve bu da gelişmekte olan piyasalarda sermaye çıkışlarına neden olabilir.

Şirket dinamikleri ve stratejik iş birlikleri bağlamında, bilişim şirketlerinin büyüme stratejileri farklılıklar gösteriyor. Birleşme ve satın almalar, stratejik ortaklıklar, büyük ölçekli sözleşmeler ve konsorsiyumlar, sektördeki şirketlerin sıklıkla başvurduğu büyüme yolları. Kamuyu Aydınlatma Platformu (KAP) üzerinden duyurulan bu tür iş birlikleri, yatırımcılar için önemli sinyaller taşıyor. Sinyal Kuramı’na göre, büyük bir ortaklık veya anlaşma imzalaması, yöneticilerin şirketin büyüme potansiyeline güvendiği yönünde güçlü bir mesaj veriyor. Ancak Davranışsal Finans perspektifi, bu tür duyuruların yatırımcılarda aşırı iyimserlik ve sürü davranışına neden olabileceği konusunda uyarıyor. Kısa vadede işlem hacmi artışı ve fiyat dalgalanmaları yaşanabilir, ancak esas etkinin uzun vadede ortaya çıkacağı unutulmamalı. Büyüme odaklı yatırımcılar için teknoloji devleri olma potansiyeli taşıyan şirketlere yatırım yapmak cazip görünse de, değer odaklı yatırımcılar daha temkinli yaklaşarak tarihsel ortalamalara göre ucuzlamış köklü şirketleri tercih edebilir. Warren Buffett’ın Apple hisselerini almak için şirketin olgunluk dönemine girmesini beklemesi, bu dengenin iyi bir örneği.

Yatırım stratejileri açısından değerlendirdiğimizde, BIST bilişim sektörüne yatırım yapmayı düşünenler için birkaç farklı yol haritası öne çıkıyor. Aktif yatırım stratejisi izleyenler, teknik analiz ve piyasa takibi yaparak kısa vadeli fiyat hareketlerinden kazanç elde etmeye odaklanabilir. Momentum stratejisi bu kapsamda değerlendirilebilir; yükseliş eğilimindeki hisseler, yüksek fiyatlardan alınıp daha yüksek fiyatlardan satılmaya çalışılır. Pasif yatırım stratejisi benimseyenler ise uzun vadeli “al ve tut” yaklaşımıyla, sektör endeksini takip eden fonlara yatırım yapabilir. Bu strateji, onlarca hisse senedine tek bir enstrüman üzerinden sahip olmayı ve zaman içinde yükselen şirket kârlarından pay almayı mümkün kılıyor. Risk yönetimi söz konusu olduğunda, portföy çeşitlendirmesinin önemi bir kez daha karşımıza çıkıyor. Teknoloji yoğun sektörlerin dönemsel olarak yaşayabileceği sert düzeltmeler, portföyün tamamının bilişim hisselerinden oluşması durumunda önemli kayıplara yol açabilir. Bu nedenle altın, gayrimenkul veya farklı sektörlerdeki hisselerle portföyü dengelemek, ani piyasa şoklarına karşı korunma sağlayabilir. Özellikle kriz veya jeopolitik gerilim dönemlerinde borsaların düşerken altının yükselme eğilimi, bu tür çeşitlendirmenin değerini ortaya koyuyor.

Borsa İstanbul’un genel görünümü ve bilişim sektörünün konumu birlikte değerlendirildiğinde, 2025 yılının Türk piyasaları için kritik bir dönüm noktası olacağı öngörülebilir. ABD borsalarının küresel liderliği giderek pekişirken (MSCI Dünya Endeksi’nin %74’ünü oluşturuyor), Borsa İstanbul’un da kırılgan görünümünü geride bıraktığı bir döneme girildiği umuluyor. Dezenflasyon süreci ve faiz indirim hamleleriyle borsa üzerindeki negatif baskının azaldığı bir yıl bekleniyor. Faiz indirimlerinin bankacılık, gayrimenkul yatırım ortaklıkları ve holding şirketlerinde yukarı yönlü hareketleri tetikleyebileceği, sanayi hisselerinde ise yerli ve yabancı yatırımcı ilgisinin artmasıyla toparlanmalar yaşanabileceği düşünülüyor. Bilişim sektörü, bu genel canlanmadan payını alacak gibi görünse de, kendine özgü dinamikleriyle diğer sektörlerden ayrışmaya devam edecek. Kurumsal yatırımcıların kripto varlıklara artan ilgisi (Bitcoin için 200.000 dolar tahminleri) ve yapay zekâ sohbet botlarının enerji tüketimi gibi konular, teknoloji şirketlerini doğrudan etkileyen çapraz temalar olarak karşımıza çıkıyor. Özellikle veri merkezlerinin ve teknoloji şirketlerinin artan enerji talebi, güneş, rüzgâr ve hidroelektrik gibi yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımı zorunlu kılıyor.

Önümüzdeki üç yılın, Türk bilişim sektörü için hem fırsatlar hem de sınavlarla dolu olacağı aşikâr. Yüksek büyüme oranları ve kârlılık artışları, agresif fiyatlamalarla birleştiğinde dikkatli olunması gereken bir tablo çiziyor. Büyüme hikayeleri güçlü olan ve bu hikayeleri gerçekleştirebilecek yönetim kapasitesine sahip şirketlerin, yüksek çarpanları haklı çıkarabileceği öngörülebilir. Ancak sadece gelecek vaatlerine dayanan ve temel analizleri zayıf şirketlerin, piyasa düzeltmelerinde sert kayıplar yaşaması kaçınılmaz görünüyor. Jeopolitik riskler, döviz kuru oynaklığı ve küresel ekonomideki belirsizlikler, tüm bu olumlu tablonun üzerinde sallanan Demokles’in kılıcı. Yatırımcılar için belki de en akılcı yol, hem büyüme hem de değer stratejilerini harmanlayarak, sektör içinde ve sektörler arasında iyi dağıtılmış bir portföy oluşturmak. Bilişim sektörünün geleceği parlak, ancak bu parlaklığın gölgeleri de beraberinde getirebileceğini unutmamak gerekiyor.