BlackRock Raporu: Fed’in Faiz Oranlarını Sabit Tutması Bekleniyor

Dünyanın en büyük varlık yönetim şirketlerinden biri olan BlackRock, Temmuz 2025’te ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz oranlarını değiştirmeyeceği öngörüsünde bulunuyor. 11,5 trilyon dolarlık bir portföyü yöneten dev kuruluşun bu değerlendirmesi, sadece piyasa dinamiklerine değil, aynı zamanda küresel ticaret gelişmelerine ve siyasi atmosferin merkez bankası üzerindeki etkisine de ışık tutuyor.

BlackRock’un haftalık raporunda dikkat çekici bir saptama var: Fed’in bu hafta faiz oranlarını sabit tutması bekleniyor. Bu görüş, 1 Ağustos’ta sona erecek önemli bir ekonomik veri akışı sürecinin ortasında dile getiriliyor. ABD’nin ikinci çeyrek büyüme rakamlarında, özellikle gümrük vergilerinin etkisinin yakından izlenmesi gerektiğine vurgu yapılması, kurumun ekonomik görünümü ne kadar çok yönlü değerlendirdiğini gösteriyor.

Bir yanda piyasaların sabırlı ama temkinli yaklaşımı, diğer yanda siyasi baskılarla sarsılan bir merkez bankası var. Fed Başkanı Jerome Powell, aylardır süren “bekle-gör” stratejisini sürdürüyor. Ancak bu yaklaşım, ABD Başkanı Donald Trump ve yönetiminin ağır eleştirilerine maruz kalıyor. Trump, Powell’ın faiz indirimleri konusunda ağır davrandığını savunuyor ve onun istifasını açıkça talep ediyor. Bu noktada, Powell’ın görevinin kaderi, sadece ekonomik verilerle değil, Temmuz sonundaki faiz kararıyla da şekillenebilir.

Enflasyon verileri ise Fed’in faiz indirimi konusundaki çekincelerini haklı çıkarır nitelikte. ABD’de yıllık enflasyon oranı Haziran 2025 itibarıyla yüzde 2,7’ye yükselerek üst üste ikinci kez artış gösterdi. Bu, Şubat ayından bu yana en yüksek seviye. Mayıs ayında enflasyon yüzde 2,4 seviyesindeydi. Bu oran, Fed’in yüzde 2’lik hedefinin üzerinde olmasına rağmen piyasa beklentileriyle büyük ölçüde örtüşüyor. Ancak artan eğilim, faiz indirimi için hâlâ erken olduğunu düşündürüyor.

Fed’in şu anki politika faizi yüzde 4,25 ila 4,5 aralığında. Bu, ekonomik aktiviteyi yavaşlatmak, tüketimi dizginlemek ve enflasyonu kontrol altına almak için yeterince sıkı bir duruş olarak görülüyor. Ancak hükümetin özellikle seçim yılı öncesi büyümeyi teşvik etme arzusu, faiz indirimi yönünde bir siyasi baskı yaratıyor.

BlackRock’un kararlılığı, sadece mevcut enflasyonist baskılara değil, aynı zamanda uluslararası ticaretin seyrine de dayalı. Gümrük vergileri, ABD’nin büyüme performansı üzerinde baskı yaratabilir ve bu da uzun vadede para politikasının yönünü etkileyebilir. Ancak bugünün şartlarında, BlackRock’un da belirttiği gibi, faiz oranlarının sabit kalması en olası senaryo olarak öne çıkıyor.

Bu bağlamda, Temmuz 2025 Fed toplantısı sadece ekonomik yönüyle değil, politik etkileriyle de tarihe geçebilir. Fed’in faiz kararını açıklaması, Powell’ın liderliğinin geleceği açısından da belirleyici olabilir. Ekonomik göstergeler, merkez bankacılığının sabır gerektiren doğasına işaret ederken; siyasi iklim, sabırsız bir değişim arzusunu yansıtıyor.

Fed’in bağımsızlığı bu süreçte bir kez daha sınanıyor. Merkez bankalarının görevi, siyasi popülizm değil, sürdürülebilir ekonomik istikrar sağlamak olmalı. Faiz indirimine dair beklentiler, sadece piyasa talebine değil, somut verilerle desteklenen bir ekonomik gerçekliğe dayanmalı. Aksi takdirde kısa vadeli rahatlamalar, uzun vadeli yapısal sorunları derinleştirebilir.

Bu nedenle, BlackRock’un temkinli yaklaşımı, içinde bulunduğumuz küresel belirsizlikler ortamında yalnızca mantıklı değil, aynı zamanda sorumlu bir duruş olarak da okunmalı. Fed’in bu dönemde atacağı adımlar, yalnızca ABD ekonomisini değil, dünya piyasalarını da etkileyecek kadar kritik bir öneme sahip.