Bitcoin, yıllarca süren tartışmalar, çöküşler, toparlanmalar ve yeniden doğuşların ardından şimdi küresel finans sahnesinde tarihe geçecek bir konuma ulaştı. Lider kripto varlık, 120 bin doları aşan yeni rekor zirvesiyle Amazon’u geride bırakarak dünyanın en büyük beşinci varlığı oldu.
Companiesmarketcap.com’un verilerine göre Bitcoin’in piyasa değeri şu anda 2,41 trilyon dolar seviyesinde; Amazon ise 2,38 trilyon dolar piyasa değeriyle altıncı sıraya gerilemiş durumda.
Bu tabloda altın, yaklaşık 22,7 trilyon dolarlık dev piyasa değeriyle hâlâ tartışmasız bir şekilde zirvede otururken, onu Nvidia, Microsoft ve Apple takip ediyor. Fakat Bitcoin’in son rallisi, sadece fiyat etiketi açısından değil; finansal paradigmaların nasıl değiştiğinin de bir göstergesi haline gelmiş durumda.
Vincent Liu’nun ifadesiyle bu yükseliş “sadece bir ivme değil, altyapı tarafından yönlendirilen bir hareket”. Kronos Research’ün baş yatırım sorumlusu olan Liu, yükselişi üç temel itici güçle açıklıyor: ABD’de ETF’ler aracılığıyla artan kurumsal talep, Washington’daki politik düzenleme ivmesi ve nihayet küresel ölçekte tekrar olumluya dönen makro likidite koşulları.
Gerçekten de SoSoValue verilerine bakıldığında ABD spot Bitcoin ETF’lerine son haftalarda 16 milyar doların üzerinde giriş olduğu göze çarpıyor. Bu yalnızca fiyatların yükselmesine değil, aynı zamanda Bitcoin’in klasik finans dünyasında “kurumsallaşma” hikayesinin daha da derinleşmesine yol açıyor. Yıllarca “şüpheli” veya “riskli” olarak damgalanan kripto paralar, bugün artık borsalarda işlem gören, dev emeklilik fonlarının ve sigorta şirketlerinin portföylerinde yer alan bir varlık sınıfına dönüşmüş durumda.
Öte yandan ABD’de “Kripto Haftası” olarak adlandırılan bu dönemde Kongre’nin önünde CLARITY Act veya GENIUS Act gibi kritik düzenlemeler tartışılıyor. Düzenleyici belirsizliğin azalması, Bitcoin’e yeni bir meşruiyet katmanı eklerken, potansiyel olarak daha fazla büyük oyuncunun alana girmesinin önünü açacak.
Tabloyu tamamlayan son önemli unsur ise makroekonomik cephedeki gelişmeler. ABD Merkez Bankası Fed’in faiz indirimine dair sinyaller vermesi, likiditenin tekrar genişlemesi anlamına geliyor. Bu da Bitcoin gibi “kısıtlı arzlı” varlıklara olan ilgiyi doğal olarak artırıyor. Liu’ya göre; ETF talebi sürer, faiz indirim beklentileri güçlenir ve piyasada kurumsal + perakende yatırımcı iştahı yeniden birleşirse Bitcoin yıl sonuna kadar 130.000 – 150.000 dolar bandını test edebilir.
Bu tablo elbette kusursuz değil. Bitcoin hâlâ son derece volatil bir varlık ve küresel çapta regülasyonlar, coğrafi riskler veya ani makro şoklar gibi pek çok bilinmezliğe açık. Ancak şunu kabul etmek gerekiyor: Bitcoin artık alternatif bir yatırım hikayesi olmanın ötesine geçmiş durumda. Kendine has arz dinamikleri, güçlü bir kullanıcı topluluğu, artan kurumsal ilgisi ve giderek olgunlaşan pazar altyapısı ile dünya ekonomisinde beşinci büyük varlık konumuna yükseldi.
Bugün Bitcoin’in Amazon gibi onlarca yıllık bir teknoloji devini piyasa değeri bazında geride bırakması, sadece finansal sıralamaların değişmesi anlamına gelmiyor. Aynı zamanda dijital çağda “değer” kavramının, merkezi olmayan yeni modeller ve sınırlı dijital arz üzerine nasıl yeniden tanımlandığını da gözler önüne seriyor. Bundan on yıl önce kripto paraların geleceği hakkında sorulan “Bu balon ne zaman patlar?” sorusu, bugün yerini “Bu dönüşüm nereye kadar gider?” sorusuna bırakmış durumda.
Belki Bitcoin’in önünde hâlâ inişli çıkışlı yollar var. Ancak tarih şunu gösteriyor ki; yeni varlık sınıfları, en başta anlaşılmakta en çok zorlanılanlar oluyor. Bitcoin, kendi dijital altın çağını yazarken, bizler de bu dönüşümün tanıklarıyız.










