Bilanço Sezonunda Ayrışmaların Kaçınılmaz Olduğu Bir Döneme Giriyoruz

Üçüncü çeyrek bilançoları sadece geçmiş performansı değil, geleceğe dair beklentileri de fiyatlamaya açar.

Borsa İstanbul’da yılın en kritik dönemlerinden birine yaklaşıyoruz. Özellikle üçüncü çeyrek bilançolarının açıklanmaya başladığı kasım ayları, yatırımcılar için hem fırsatların hem de risklerin aynı anda yoğunlaştığı bir süreçtir. Piyasada genel endeks hareketinden bağımsız, şirketlerin açıkladığı finansal sonuçlara bağlı ayrışmaların derinleşeceği bir döneme girildiğini görmek zor değil.

Bilanço sezonları her zaman dikkat çekicidir. Ancak bu yıl, küresel piyasalardaki belirsizliklerin ve Türkiye’nin makroekonomik dengelerindeki hassasiyetlerin etkisiyle ayrışmalar daha da belirginleşebilir. İyi bilanço açıklayan şirketlerin hisselerinde endeksten pozitif yönde kopuşların yaşanması oldukça olasıdır. Bu nedenle yatırımcıların bakış açısını sadece endekse değil, tekil şirket performanslarına kaydırması kaçınılmaz hale gelmektedir.

Bugünlerde alım yapan yatırımcılar için temel kriterler önemini koruyor. Öncelikle bir hissenin ucuz çarpanlarla işlem görüyor olması, yani fiyat/kazanç oranı ya da piyasa değeri/defter değeri gibi göstergelerde görece uygun seviyelerde bulunması, uzun vadeli kazanç potansiyeli açısından belirleyici olacaktır. Diğer taraftan, endekse oranla getirisi hâlâ sınırlı kalmış, yani göreli olarak geride kalmış hisseler de dikkatle incelenmelidir. Çünkü bilanço sürprizleri genellikle bu tip hisselerde daha güçlü fiyat hareketlerine yol açar.

Elbette bilanço sezonuna girerken sadece şirket kârlılıklarına odaklanmak yeterli değildir. Faiz oranlarının seyri, yabancı yatırımcı ilgisi, döviz kurları ve emtia fiyatları gibi makro parametreler de şirket bilançoları kadar belirleyici olacaktır. Özellikle yüksek borçluluk seviyesine sahip şirketlerde, faizlerin seyri finansal gider kalemlerini ciddi biçimde etkileyebilir. Döviz gelirleri yüksek olan ihracatçı şirketler ise kur avantajını bilanço tarafında daha güçlü bir şekilde yansıtabilir.

Yatırımcıların bu süreçte dikkat etmesi gereken bir diğer husus da kısa vadeli fiyat hareketlerine kapılmamaktır. Bilanço açıklamaları sonrasında hisselerde sert yükselişler ya da düşüşler görülebilir. Ancak bu dalgalanmalar çoğu zaman duygusal tepkilerle şekillenir ve uzun vadeli trendin önüne geçmez. Dolayısıyla sabırlı ve veriye dayalı bir strateji geliştirmek, bu dönemde her zamankinden daha fazla önem taşır.

Son olarak eklemek gerekir ki, üçüncü çeyrek bilançoları sadece geçmiş performansı değil, geleceğe dair beklentileri de fiyatlamaya açar. Yatırımcılar şirketlerin satış gelirlerinden çok, kârlılık trendini, marjlarını ve önümüzdeki dönem için verdikleri mesajları okumalıdır. Çünkü borsada asıl değer yaratımı, geleceğe yönelik öngörülerle şekillenir. Kasım ayında başlayacak bilanço döneminde güçlü finansallarla öne çıkan şirketlerin endeksten pozitif ayrışacağı, zayıf kalanların ise yatırımcı nezdinde cezalandırılacağı bir tablo bizleri bekliyor.