ABD Hazine Bakanı Scott Bessent, Fed’in para politikasına yönelik bugüne kadarki en açık ve net çağrısını yaparak, faiz oranlarında kayda değer bir indirime gidilmesi gerektiğini vurguladı.
Bessent, Fed’in referans faiz oranının mevcut seviyesinden en az 150 baz puan, hatta 175 baz puan daha düşük olması gerektiğini savundu. Ona göre, mevcut faiz seviyesi piyasa koşullarıyla uyumlu değil ve bu durum ekonomideki dengelenme sürecini olumsuz etkiliyor. Bessent, Eylül ayında 50 baz puanlık bir indirimle başlanacak bir sürecin mantıklı olacağını, bunun da daha geniş bir gevşeme politikasının ilk adımı olabileceğini belirtti.
Bu açıklama, Fed’in karar mekanizmasına ilişkin kritik bir noktayı da gündeme taşıyor. Haziran ve Temmuz aylarında, hatta son toplantıda faiz indirimi ihtimalleri konuşulmuş olsa da, Fed politika yapıcıları faizleri %4,25-%4,5 aralığında sabit bırakmıştı. Bessent, toplantıdan sadece iki gün sonra gelen revize edilmiş iş gücü piyasası verilerinin, eğer toplantı öncesinde biliniyor olsaydı, kararı değiştirebileceğini düşünüyor. Bu durum, veri akışındaki zamanlamanın politika kararlarını doğrudan etkileyebileceğini gösteriyor. Nitekim Bessent’e göre, bazı durumlarda Fed, geç gelen veriler nedeniyle politika adımlarını geciktirebiliyor.
Bessent’in açıklamaları, yalnızca faiz indirimi çağrısı ile sınırlı değil. Fed Başkanı Jerome Powell’ın görev süresinin Mayıs ayında sona erecek olması nedeniyle yeni başkanın kim olacağı sorusu da yeniden gündemde. Bessent, değerlendirme sürecinde 10-11 aday bulunduğunu, bunlar arasında hem mevcut Fed yetkililerinin hem de özel sektör temsilcilerinin yer aldığını söyledi. İsim vermekten kaçınsa da, yeni başkanın Fed’in orta ve uzun vadeli politikasında kritik bir rol oynayacağını vurguladı. Başkanlık koltuğuna oturacak kişinin, sadece faiz oranları konusunda değil, Fed’in iletişim dili, enflasyon hedefleri ve piyasa güveni açısından da belirleyici olacağı açık.
Bu sürece eşlik eden başka bir gelişme ise, Trump tarafından Fed yönetim kurulundaki boşluğu doldurmak üzere aday gösterilen Stephen Miran’ın geleceği. Bessent, Miran’ın görev süresinin Ocak ayında sona ereceğini ve bu tarihten sonra merkez bankasında kalmayacağını düşündüğünü açıkladı. Miran’ın yeniden atanıp atanmayacağı veya farklı bir pozisyonda görev alıp almayacağı belirsizliğini korurken, bu tür değişikliklerin Fed’in iç dengelerini ve politika yaklaşımını etkileme potansiyeli yüksek.
Bessent’in çıkışı, sadece bir faiz indirimi talebi değil, aynı zamanda Fed’in karar alma süreçlerinde zamanlama, veri yönetimi ve liderlik değişiminin önemine dair bir uyarı niteliğinde. Piyasalar açısından bu mesaj, Eylül toplantısında faiz indirimi ihtimalinin daha güçlü şekilde fiyatlanmasına yol açabilir. Ancak asıl belirleyici olan, Fed’in yeni yönetiminin nasıl bir politika çerçevesi çizeceği ve makroekonomik verilerle ne ölçüde uyumlu hareket edeceği olacak. Faizlerin aşağı çekilmesi, kısa vadede ekonomik aktiviteyi canlandırabilir; fakat orta vadede enflasyon beklentilerinin kontrol altında tutulması, bu adımların başarısında kritik rol oynayacak.










