Küresel piyasalarda belirsizliğin yoğunlaştığı bir dönemde Barclays’in yayımladığı son rapor, hem ABD ekonomisi hem de teknoloji sektörleri için kritik sinyaller içeriyor. Bankanın güncellenmiş “dönüm noktaları” modeli, önümüzdeki sekiz çeyrek içinde yaklaşık yüzde 50 oranında resesyon ihtimali öngörüyor. Bu tahmin, Amerikan ekonomisinin mevcut hızının resesyona karşı savunmasız kaldığını ve kırılganlığın artmakta olduğunu işaret ediyor. Analistler, bu dönemi “durma” aşaması olarak tanımlıyor; büyümenin tamamen negatif alana geçmeden riskleri tırmandırdığı, belirsizliğin hakim olduğu bir süreç.
Barclays’in değerlendirmeleri, Federal Rezerv’in eylül ayında faiz indirimine başlaması yönündeki piyasa beklentilerini de destekliyor. Yüksek faizlerin reel sektör üzerinde baskı kurduğu bir dönemde Fed’in adım atması, resesyon ihtimalini törpülemek için bir zorunluluk olarak da okunabilir. Ancak bu tür bir politika değişikliği, doların seyrinden gelişmekte olan ülke piyasalarına kadar geniş bir yelpazede zincirleme etkiler yaratabilir.
Piyasa pozisyonları açısından tablo karmaşık görünüyor. Hedge fonlarının ve sistematik yatırımcıların ağustos ayında volatilitenin düşmesiyle hisse alımlarını artırdığı görülürken, sadece uzun pozisyon alan yöneticiler ve emtia ticaret danışmanlarının tahvillere yöneldiği dikkat çekiyor. Bu kırılma, yatırımcıların hâlen riskleri temkinli değerlendirdiğini ortaya koyuyor. Barclays, işgücü piyasasından gelecek herhangi bir zayıf verinin bu eğilimi hızlandırabileceği uyarısında bulunuyor. Yani, istihdam tarafında yaşanacak bir soğuma hisse senetleri üzerinde baskıyı artırabilir.
Raporda Çin’e dair değerlendirmeler de kritik. Wafer fab ekipmanı talebinin beklenenden daha iyi seyrettiği ve 2025’te sektör satışlarının keskin bir düşüş yerine yaklaşık yüzde 5 azalacağı öngörülüyor. Bu, küresel çip sektöründe yumuşak iniş ihtimalini güçlendiriyor. Özellikle mantık çipleri, Çin pazarının ana motoru olmaya devam edecek; 2025’te yüzde 70 olan payın 2026’da yüzde 65’e gerilemesi bekleniyor. Bu değişimde DRAM ve NAND çiplerinin daha büyük bir pay alması etkili olacak.
Barclays ayrıca Avrupa’nın teknoloji devi ASML’nin sınırlı ikame riski taşıdığını, buna karşın ABD’li Lam Research ve KLA gibi şirketlerin Çin rekabetine daha fazla maruz kaldığını vurguluyor. Bu, Batı teknolojisinin stratejik önemini yeniden gündeme getiriyor. Çin’in yarı iletkenlerde kendi kendine yetme çabaları, küresel rekabetin keskinleşmesine neden olurken Batı’nın özellikle yüksek teknoloji ekipmanlarındaki üstünlüğü henüz kırılmış değil.
Tüm bu tablo, yatırımcılar ve politika yapıcılar için kritik bir döneme işaret ediyor. ABD’de yavaşlayan büyüme, Fed’in politika alanını daraltırken, piyasa katılımcıları da kırılgan dengeler arasında pozisyon alıyor. Çin tarafında ise küresel yarı iletken rekabeti giderek jeopolitik bir boyut kazanıyor. Barclays’in uyarıları, yalnızca ekonomik verilerin değil, teknoloji ve jeopolitik gelişmelerin de piyasalar üzerinde belirleyici olacağını gösteriyor.
Küresel ekonominin bu hassas evresinde, verilerin ötesine bakabilmek ve risklerin yanı sıra fırsatları da okuyabilmek her zamankinden daha önemli hale geliyor.









