Avrupa Borsaları Rekora Koşuyor: Yatırımcılar Dört Temaya Odaklandı

Avrupa borsaları, küresel ekonomik belirsizliklerin ve ticaret gerilimlerinin gölgesinden sıyrılarak 2025 yılında yeniden güçlü bir ivme kazandı. Özellikle Avrupa Birliği (AB) ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD) arasında hafta sonu varılan ve %15’lik gümrük vergilerinin kaldırılmasını içeren anlaşma, yatırımcılar arasında oluşan ticaret savaşı endişelerini önemli ölçüde azalttı. Bu gelişme, piyasalardaki genel iyimserliği artırırken, Avrupa’nın önde gelen endekslerinden STOXX 600, yıl başından bu yana %8,4’lük bir yükselişle dikkat çekti. Aynı dönemde, ABD’nin S&P 500 endeksi ise %8,2’lik artış kaydetti ve böylece Avrupa piyasaları, büyük rakibini az farkla da olsa geride bırakmayı başardı.

Piyasadaki volatilitenin düşmesiyle birlikte yatırımcılar daha seçici davranmaya başladı ve piyasanın yönünü belirleyen dört ana temaya odaklandı. Bu temalar, hem kısa vadeli fırsatları hem de uzun vadeli yatırım trendlerini şekillendiriyor.

Bu temaların ilki, ihracat odaklı şirketler ile iç pazara yönelik şirketler arasındaki ayrışma oldu. Euro’nun, dolara karşı %13,4 oranında değer kazanması, özellikle otomotiv ve dayanıklı tüketim malları gibi ihracat ağırlıklı sektörlerdeki şirketler üzerinde baskı yaratırken, iç pazara yönelik hizmet sunan şirketlerin ise önünü açtı. Bankacılık sektörü bu gelişmeden en çok fayda sağlayan alanlardan biri oldu ve yıl boyunca %35’lik bir artış gösterdi. Kamu hizmetleri sektörü de %15’lik bir yükselişle yatırımcıların ilgisini çekti. Analistler, bu süreçte yerel pazara yönelik şirketlerin tercih edilmesini önerse de, gümrük vergilerinin ortadan kalkmasıyla birlikte lüks tüketim ve yarı iletken gibi dışa açık sektörlerde de yeni fırsatlar doğabileceğine dikkat çekiyor.

İkinci tema, Almanya’nın uygulamaya koyduğu mali teşviklerin Avrupa genelinde yarattığı olumlu etki. Özellikle savunma sanayii ve altyapı sektörleri, Almanya’nın kapsamlı harcama planlarından büyük ölçüde faydalanıyor. 2025 yılı içinde DAX endeksi ve Almanya merkezli orta ölçekli şirketler %20’nin üzerinde artış yaşadı. Almanya’nın mali dengesi konusundaki iyimserlik sürerken, bu teşviklerin gerçek ekonomik etkisinin 2026 yılında daha net bir şekilde hissedileceği öngörülüyor. Ancak şimdiden yatırımcı güvenini pekiştirdiği açık.

Üçüncü tema, küçük ölçekli şirketlerin gösterdiği üstün performans. Avrupa genelindeki küçük ölçekli hisseler, bu yıl %13,4’lük yükselişle son beş yıl içinde ilk kez büyük ölçekli şirketlerin performansını geride bıraktı. Güçlenen euro ve bölgesel ekonomik toparlanma beklentileri, özellikle Almanya merkezli KOBİ’lere yönelik ilgiyi artırdı. Bu şirketlerin esneklikleri, yerel pazardaki talep değişimlerine hızlı cevap verebilme kapasiteleri ve yenilikçi yaklaşımları, yatırımcıların güvenini pekiştirdi.

Son olarak, küçük Avrupa piyasalarının liderliği yatırım stratejilerinde yeni bir sayfa açtı. Çek Cumhuriyeti, Yunanistan ve Polonya gibi daha az takip edilen ancak içsel dinamizmi yüksek olan ekonomiler, yıl içinde %25 ila %37 arasında değişen kayda değer yükselişler gösterdi. Bu ülkelerdeki ekonomik büyüme, reform adımları ve iç pazara dayalı sektörlerin gücü, küresel yatırımcıların bu bölgelere olan ilgisini artırdı. Bu durum, Avrupa’nın yalnızca geleneksel merkezlerinden değil, çevre ekonomilerinden de güçlü büyüme hikâyeleri çıkabileceğini gösterdi.

Piyasalar, tüm bu temalar ışığında temkinli bir iyimserlik içinde hareket ediyor. Yeni bir küresel katalizör ortaya çıkana kadar yatırımcılar, makro dengelere daha duyarlı ve seçici stratejilerle hareket etmeye devam edecek gibi görünüyor. Öne çıkan sektörlerin yanı sıra bölgesel çeşitlilik ve ölçek faktörleri de yatırım kararlarında belirleyici olmaya devam edecek. Avrupa borsaları, küresel ölçekte rekabet gücünü yeniden tesis ederken, bu olumlu görünümün sürdürülebilirliği için özellikle para politikaları ve jeopolitik gelişmeler dikkatle izlenecek.