Son yılların en çarpıcı ekonomik mücadelelerinden biri olan ABD-Çin ticaret savaşları, küresel tedarik zincirlerinden teknolojiye, siyasetten jeostratejiye kadar geniş bir alanda dalgalanmalar yaratıyor. 2018’de Trump yönetiminin Çin’e yönelik tarifelerle başlattığı bu süreç, Biden döneminde teknoloji savaşlarına evrildi. Peki, bu çekişmede kimler kazanıyor, kimler bedel ödüyor? İşte derinlemesine bir analiz…
Sürecin Kökenleri: Neden Ticaret Savaşları Başladı?
ABD’nin Çin’e yönelik tepkisi, uzun yıllara dayanan ticaret açığı, teknoloji hırsızlığı iddiaları ve Çin’in “Yap 2025” gibi küresel teknoloji hakimiyetini hedefleyen projelerine dayanıyor. Trump’ın “Amerika’yı yeniden büyük yapma” retoriğiyle başlattığı tarifeler, zamanla teknoloji transferi kısıtlamaları, Huawei’ye ambargo ve yarı iletken tedarikinde kontrol mekanizmalarına dönüştü. Çin ise karşı tarifeler, nadir toprak elementleri üzerinden baskı ve iç tüketimi artırma stratejisiyle yanıt verdi.
Mevcut Tablo: Tarifelerden Teknoloji Savaşlarına
- Ekonomik Bedel: Dünya Bankası verilerine göre, 2018-2023 arasında ABD-Çin arasındaki tarifeler küresel ticareti %3 daralttı. ABD’li tüketicilerin elektronik ve otomobil gibi ürünlerde ödediği ek maliyet 100 milyar doları aştı. Çin ise ihracatında kayıplara rağmen, ASEAN ve AB ülkelerine yönelerek dengeledi.
- Teknoloji Çekişmesi: ABD, Çinli şirketleri yarı iletken tedarikinden dışlarken (Huawei, SMIC), Çin ise yılda 150 milyar doları aşan yatırımlarla yarı iletken ve yapay zekâ alanında kendi üretimini güçlendiriyor. Ancak 7 nm altı çip üretiminde Hollanda (ASML) ve Tayvan (TSMC) bağımlılığı Çin’i zorluyor.
- Jeopolitik Etki: İki ülkenin “arkadaş-shoring” (güvenilir ülkelerle tedarik) politikaları, Vietnam, Hindistan ve Meksika gibi ülkelerin ihracatını artırırken, Avrupa ve Güneydoğu Asya ülkeleri teknoloji bloklaşmasında taraf seçmek zorunda kalıyor.
Kazananlar: Kimler Pastadan Dilim Alıyor?
- ABD Tarım ve Enerji Sektörü: Çin’in ABD tarım ürünlerine (soya fasulyesi, mısır) uyguladığı misilleme tarifeleri kısmen kaldırılınca, 2020-2022’de tarım ihracatı 40 milyar dolara yaklaştı. Ayrıca, ABD’li LNG üreticileri Çin pazarında Rusya‘nın yerini dolduruyor.
- Üçüncü Ülkeler: Vietnam (elektronik), Meksika (otomotiv) ve Bangladeş (tekstil), Çin’in kaybettiği pazar payını üstlendi. Vietnam’ın ABD’ye ihracatı 2018’den bu yana %60 arttı.
- Yarı İletken Üreticileri: Hollanda’nın ASML’si ve Güney Kore’nin Samsung’u, ABD’nin Çin’e yönelik kısıtlamaları sayesinde pazar avantajı elde etti.
- Çin İç Pazar Odaklı Şirketler: Huawei, Xiaomi gibi firmalar dış pazarda kaybettikçe, Çin devletinin desteklediği yerli tüketim ve dijital yuan gibi projelerle iç pazarda büyüdü.
Kaybedenler: Bedel Ödeyenler
- ABD Tüketicileri ve KOBİ’ler: Tarifeler nedeniyle artan maliyetler, enflasyonu tetikledi. Özellikle çelik ve alüminyum kullanan otomotiv ve inşaat sektörleri zarar gördü.
- Çin’in İhracat Odaklı Ekonomisi: 2022’de Çin’in ABD’ye ihracatı 500 milyar doların altına düşerek 2016 seviyelerine geriledi. Özellikle düşük teknolojili üreticiler iflaslarla karşılaştı.
- Küresel Tedarik Zincirleri: Pandemi ve ticaret savaşlarının birleşen etkisiyle otomotivden teknolojiye birçok sektör üretimde aksama yaşadı.
- Teknoloji İnovasyonu: Huawei’nin 5G’de gerilemesi, dünya çapında 5G altyapı maliyetlerini artırdı. Ayrıca, ABD-Çin arasındaki bilimsel iş birliği azalırken, yapay zekâ ve kuantum araştırmaları “iki paralel evrene” ayrılıyor.
Gelecek Senaryoları: Kazanan Olmayan Bir Savaş mı?
- Ekonomik Ayrışma (Decoupling): ABD ve Çin’in kritik sektörlerde tedarik zincirlerini tamamen ayırması, küresel GSYİH’yi 2030’a kadar %5 düşürebilir (IMF tahmini).
- Kısmi Uzlaşı: İki tarafın belirli sektörlerde (iklim teknolojisi, sağlık) iş birliği yapması, rekabetin sürdüğü alanlarda ise gerilimi yönetmesi.
- Teknoloji Savaşlarının Şiddetlenmesi: Tayvan krizi veya yapay zekâ alanında askerileşme, ticaret savaşlarını siber çatışmaya dönüştürebilir.
Sonuç: Küresel Sistem Test Ediliyor
ABD-Çin ticaret savaşlarında mutlak bir kazanan yok. Ancak, çok kutuplu dünya düzenine geçişin hızlandığı bu süreçte, üçüncü ülkelerin manevra kabiliyeti ve teknolojik özerklik kritik hale geliyor. Çin, kısa vadede ekonomik darbe alsa da, uzun vadede “çift dolaşım” stratejisiyle iç pazara dayanmayı hedefliyor. ABD ise teknolojik üstünlüğü korumak için Batı ittifakını sıkılaştırıyor. Kaybedense, istikrarsızlaşan küresel ticaret sistemi ve iklim krizi gibi ortak sorunlara odaklanamayan uluslararası toplum olabilir…
Not: Bu savaşlar, “rekabet içinde bir arada var olma”nın kurallarını yeniden yazıyor. Belki de gerçek kazanan, bu dengeyi kurabilenler arasından çıkacak.