Dünyanın en büyük iki ekonomisi arasındaki ticaret savaşı, küresel dengeleri sarsmaya devam ediyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın aldığı radikal kararlar, yalnızca Washington’un değil, küresel ekonomik düzenin de derinden sarsıldığının işareti.
Trump’ın Ekonomi Hamleleri: Eski Düzenin Sonu Mu?
Trump’ın agresif ticaret politikaları, ABD’nin eski dünya düzenindeki liderliğini korumakta zorlandığını gözler önüne seriyor. Trump, “Yeni dünya düzeninde ABD, Çin’in devasa ekonomik tehdidine karşı liderlikten çok, varlığını koruma mücadelesi veriyor” diyerek durumu açıkça ifade ediyor.
ABD’nin aşırı savurgan dış politikası, özellikle terör örgütlerine, işgal ettiği ülkelere ve İsrail’e aktardığı milyarlarca dolar, ülkeyi ciddi bir ekonomik darboğaza sürükledi.
Çin’in Yükselişi ve Ticaret Duvarları
ABD ekonomisi bu şekilde daralırken, Çin ise küresel ticaret ağını adeta bir ahtapot gibi kuşatmış durumda. Üretim kapasitesiyle dünyaya meydan okuyan Çin, sübvansiyonlarla ve düşük iş gücü maliyetleriyle rakipsiz bir konuma yerleşti.
Bu tehdide karşı Trump yönetimi, Çin’den ithal edilen ürünlere uygulanan gümrük vergilerini artırarak ticari bariyerler örmeye başladı. Son olarak ABD, Çin mallarına uyguladığı toplam gümrük vergisi oranını %104’e çıkardı. Bu hamle, küresel ölçekte “ticaret savaşı” ilanı olarak yorumlandı.
Çin’in Misillemesi: Karşılıklı Vergi Restleşmesi
ABD’nin bu sert hamlesine Çin de sessiz kalmadı. Pekin yönetimi, ithal Amerikan ürünlerine %84 oranında ek gümrük vergisi uygulayarak karşılık verdi. Gerginlik bununla da bitmedi.
Trump, tepkisini daha da artırarak Çin ürünlerine vergiyi %145’e çıkardı. Ayrıca, özellikle ilaç sektörüne yönelik yeni, daha yüksek tarifeler getireceklerini duyurdu. Trump’ın hedefi; ilaç firmalarının üretim tesislerini ABD’ye taşımalarını sağlamak.
Trump, “İlaç firmaları yeni kararlarımızı duyduğunda Çin’i terk edecekler, çünkü ürünlerinin çoğu burada satılıyor” açıklamasıyla bu stratejisini net bir şekilde ifade etti.
Ticaret Dengeleri ve Küresel Etki
ABD ile Çin arasındaki ticaret hacmi geçtiğimiz yıl 585 milyar dolar seviyesindeydi. ABD, Çin’den 440 milyar dolarlık mal ithal ederken, Çin ise ABD’den 145 milyar dolarlık ürün satın aldı.
Bu iki dev ekonomi, küresel üretimin yaklaşık %43’ünü oluşturuyor. İki ülke arasındaki ticaret savaşının derinleşmesi, yalnızca bu iki ülkenin değil, dünya ekonomisinin genelini resesyona sürükleme potansiyeli taşıyor.
Çin’in Üretim Gücü: Yenilmez Bir Rekabet
Dünyanın en büyük üreticisi olan Çin, yıllık yaklaşık 1 trilyon dolarlık üretim fazlası veriyor. Devlet destekli krediler, sübvansiyonlar ve düşük işçilik maliyetleri sayesinde, Çin malları dünya pazarlarında rakipsiz hale geliyor.
Trump, bu dengesizliği kırmak için ticaret savaşını sertleştiriyor. Ancak mevcut şartlarda, bu savaşın ABD lehine sonuçlanması pek olası görünmüyor.
Sonuç: Ekonomik Rekabet Sıcak Savaşa Dönüşebilir Mi?
Tarihteki pek çok savaşın temelinde ekonomik çıkar çatışmaları yatıyor. ABD-Çin ticaret savaşının da, ekonomik cephede kalıp kalmayacağı endişe yaratıyor. Trump’ın tehditkâr dili ve Çin’in uzlaşmaz tutumu, bu rekabeti daha da tehlikeli bir boyuta taşıyabilir.
Kibirli bir duruş sergileyen Trump, başlattığı bu savaşı kazanma şansını giderek kaybediyor gibi görünüyor. Zira son dönemde attığı sert adımlara rağmen, Çin karşısında geri adım atmaya başlaması bu mücadelenin gidişatı hakkında ipuçları veriyor.
ABD-Çin arasındaki bu ticari gerilim, yalnızca iki ülke için değil, küresel ekonomi için de ciddi riskler taşıyor. Özellikle Çin’in üretim fazlasını dünya pazarlarına sunma gücü, ABD’nin geleneksel ekonomik liderliğini tehdit ediyor. Ticaret savaşlarının sıcak çatışmalara evrilme potansiyelini göz ardı etmemek gerekiyor.