ABD Başkanı Trump Fed’e Yüklendi: Faiz Tam Puan Düşmeli

ABD’de açıklanan mayıs ayı enflasyon verileri, piyasaların beklediği seviyelerin altında kaldı. TÜFE, aylık bazda %0,1 artarken, yıllık bazda %2,4 seviyesinde gerçekleşti. Bu sonuçlar, piyasaların sırasıyla %0,2 ve %2,5’lik beklentilerinin gerisinde kaldı. Verilerin ardından ABD Başkanı Donald Trump, sosyal medya platformu Truth Social üzerinden yaptığı açıklamada, ABD Merkez Bankası’na (Fed) seslenerek faiz oranlarının “tam bir puan” düşürülmesi çağrısında bulundu. Trump’ın açıklaması, yalnızca para politikası açısından değil, aynı zamanda mali disiplin tartışmaları bağlamında da dikkat çekici bir nitelik taşıyor.

Trump’ın bu açıklaması, Fed’in bağımsızlığı konusundaki tartışmaları yeniden gündeme taşıyor. ABD’de merkez bankasının siyasi baskılardan bağımsız olması, finansal istikrarın temel taşlarından biri olarak görülüyor. Ancak Trump’ın başkanlık döneminde Fed’e yönelik müdahaleci tavrı, bu bağımsızlığa dair algının zaman zaman zedelendiğini göstermişti. Ancak Trump, ekonomik büyümeyi canlandıracak her adımı, politik zeminde güçlü bir araç olarak kullanma eğiliminde.

Trump’ın faiz indirimi talebinin arkasında yalnızca makroekonomik gerekçeler yok. Açıkça dile getirdiği üzere, bu tür bir indirim kamu borçlarının faiz yükünü hafifletme potansiyeli taşıyor. ABD Hazine tahvillerinin getiri oranlarıyla yakından ilişkili olan politika faizi, bütçe açığı veren ve yüksek kamu borcuna sahip bir ülke için önemli bir maliyet kalemi. Bu nedenle Trump’ın çağrısı, aynı zamanda bir tür maliye politikası aracı olarak da okunabilir. Ancak burada dikkat çekilmesi gereken kritik nokta, faiz indiriminin enflasyon kontrolüyle çelişip çelişmeyeceğidir.

Fed’in mevcut duruşu ise temkinli olmayı sürdürüyor. Enflasyondaki yavaşlamaya rağmen çekirdek enflasyonun hâlâ %2 hedefinin üzerinde seyretmesi, ani bir faiz indirimi için yeterli alan bırakmıyor. Ayrıca iş gücü piyasasında kalıcı bir soğuma işareti henüz belirgin değil. Bu nedenle Fed’in kısa vadede radikal bir indirim kararı alması ihtimali düşük görünüyor. Dahası, bu süreçte atılacak herhangi bir adımın siyasi olarak yorumlanma riski, Fed üzerindeki baskıyı daha da artıracaktır.

Trump’ın çağrısı, klasik ekonomik reflekslerden çok, siyasal stratejilere dayanan bir yaklaşıma işaret ediyor. Ekonomide kısa vadeli canlılık yaratmak için düşük faiz, pozitif bir koz olabilir. Ancak bu tip politikaların uzun vadeli maliyetleri, 2021-2022 döneminde yaşanan yüksek enflasyon sürecinde zaten tecrübe edildi. Dolayısıyla kamuoyunun ve yatırımcıların, bu tür çağrıları değerlendirirken popülist yönlerini de göz önünde bulundurması gerekir.

Sonuç olarak, enflasyonda görülen yavaşlama, Fed’e manevra alanı yaratabilir; ancak bu alanın siyasi taleplerle şekillendirilmesi, merkez bankacılığı prensiplerine ters düşer. Trump’ın açıklamaları, ekonomik verilerden çok popülist bir yaklaşım olarak okunmalı. Fed’in atacağı adımlar ise veri odaklı ve bağımsız kalmaya devam ettikçe, ABD ekonomisinin istikrarı açısından güven verici olacaktır.