Eğitim, bir toplumun gelişiminin temel taşıdır. Ancak günümüzde öğrenciler, ekonomik belirsizliklerin yarattığı finansal kaygılarla mücadele ederken, bu temel taşın üzerinde çatlaklar oluşuyor. Pandemi sonrası enflasyon, işsizlik, artan yaşam maliyetleri ve eğitim masrafları, gençlerin gelecek vizyonunu derinden sarsıyor. Bu yazıda, ekonomik istikrarsızlığın eğitim sürecine etkilerini ve biz öğrencilerin içinde debelendiği finansal endişeleri masaya yatıracağız.
1. Ekonomik Krizlerin Eğitim Maliyetlerine Yansıması
Eğitim, bir yatırım olarak görülse de bu yatırımın maliyeti her geçen yıl katlanıyor. Üniversite harçları, kira, ulaşım, kitap ve teknolojik gereksinimlerin fiyatlarındaki artış, öğrencileri borçlanmaya veya ailelerine bağımlı kalmaya zorluyor. Türkiye’de TÜİK verilerine göre 2024’te yıllık enflasyon %44’i aştı; bu durum, öğrencilerin asgari geçim standartlarını bile sağlamakta zorlandığı anlamına geliyor.
Örneğin, bir devlet üniversitesinde okuyan öğrencinin aylık temel ihtiyaçları (barınma, yemek, ulaşım) en az 20.000 TL’yi bulurken, asgari ücretin net 26.000 TL olduğu düşünüldüğünde, ailesinden destek alamayan öğrencilerin nasıl bir açmazda olduğu ortaya çıkıyor. Özel üniversitelerde ise durum daha vahim: Yıllık 100.000 TL’yi aşan harçlar, eğitimi bir “ayrıcalık” haline getiriyor.
2. “Çalışmak mı, Okumak mı?” İkilemi
Ekonomik darboğaz, öğrencileri eğitim ile geçim arasında seçim yapmaya zorluyor. Birçok genç, ders saatleri dışında part-time işlerde çalışarak ailesine katkı sağlamaya çalışıyor. Ancak bu durum, akademik performansın düşmesine, sosyal hayattan kopuşa ve kronik yorgunluğa yol açıyor. Yapılan araştırmalar, düzenli olarak çalışan öğrencilerin not ortalamalarının daha düşük olduğunu ve mezuniyet sürelerinin uzadığını gösteriyor.
Dahası, iş bulma kaygısı öğrencileri “geleceği olan” bölümlere yönlendiriyor. İstekleri dışında mühendislik veya tıp okuyan gençler, sanat veya sosyal bilimler gibi alanlarda potansiyellerini keşfedemiyor. Bu da toplumda yaratıcılığın ve eleştirel düşüncenin daralmasına neden oluyor.
3. Borçlanma Kıskacı: Kredi Çıkmazı
Ekonomik belirsizlik, öğrencileri eğitim kredilerine mahkum ediyor. Ancak mezuniyet sonrası işsizlik veya düşük ücretler, bu borçların altından kalkmayı imkansız hale getiriyor. Örneğin, ABD’de öğrenci kredi borcu 1,7 trilyon dolara ulaşmış durumda ve bu borç yükü, gençlerin ev almasını, evlenmesini ve hatta çocuk sahibi olmasını engelliyor.
Türkiye’de ise KYK kredileri ve burslar yetersiz kalıyor. Öğrenciler, alternatif olarak yüksek faizli banka kredilerine yöneliyor, ancak istikrarsız ekonomi nedeniyle borçlarını ödemekte zorlanıyor. Bu kısır döngü, gençlerde umutsuzluk ve “geleceksizlik” hissini besliyor.
4. Psikolojik Etkiler: Kaygı, Stres ve Motivasyon Kaybı
Finansal belirsizlik, yalnızca cüzdanı değil, zihni de tüketiyor. Öğrenciler arasında yaygınlaşan anksiyete ve depresyonun temel nedenlerinden biri, ekonomik güvensizlik. Sürekli “Acaba bursum kesilir mi?”, “Kira artarsa ne yaparım?” gibi sorularla boğuşan gençler, derslere odaklanmakta zorlanıyor.
Yükseköğretim Kurulu’nun (YÖK) 2022 raporuna göre, üniversite öğrencilerinin %40’ı düzenli psikolojik destek alıyor. Ancak maddi yetersizlikler, birçok öğrencinin bu hizmetlere erişimini engelliyor.
5. Toplumsal Sonuçlar: Eşitsizlik Derinleşiyor
Ekonomik krizler, eğitimde fırsat eşitsizliğini körüklüyor. Düşük gelirli ailelerin çocukları, kaliteli eğitime erişemezken, yüksek gelir grupları özel dersler ve yurtdışı imkanlarıyla avantaj sağlıyor. Bu durum, toplumdaki sınıfsal uçurumu kalıcı hale getiriyor.
Ayrıca, eğitimini yarıda bırakan veya niteliksiz işlerde çalışmak zorunda kalan gençler, ülkenin beyin göçüyle kaynaklarını kaybetmesine yol açıyor.
Çözüm Önerileri: Dayanışma ve Sistem Reformu
Bu tabloyu değiştirmek için hem bireysel hem de kurumsal adımlar şart:
- Devlet Desteği: Eğitim burslarının artırılması, ücretsiz yurt ve yemek hizmetleri, düşük faizli krediler.
- Üniversitelerin Rolü: Öğrencilere esnek çalışma imkanları, psikolojik danışmanlık ve kariyer rehberliği.
- Toplumsal Dayanışma: STK’lar ve yerel yönetimler aracılığıyla gıda bankaları, kitap takas programları.
- Finansal Okuryazarlık: Öğrencilere bütçe yönetimi ve borç yönetimi eğitimleri.
Sonuç: Umudu Yeşertmek İçin Mücadele
Ekonomik belirsizlik, eğitimi bir lüks haline getirmemeli. Gençlerin kaygılarını azaltmak ve eğitim hakkını korumak, yalnızca adil politikalar ve kolektif bir sorumluluk bilinciyle mümkün. Unutmayalım: Bugünün öğrencileri, yarının doktorları, mühendisleri ve öğretmenleri olacak. Onları kaygıyla değil, umutla beslemek zorundayız.
—
Bu yazı, yalnızca bir ekonomik analiz değil, aynı zamanda benim gibi üniversite gençliğinin sesine kulak verme çağrısıdır.