Vergi Politikaları ve Orta Sınıf: Yük Kimin Omuzlarında?

Modern devletlerin en temel işlevlerinden biri, kamu hizmetlerini finanse etmek ve sosyoekonomik eşitsizlikleri dengelemek için vergi toplamaktır. Ancak bu süreçte “kimin ne kadar ödeyeceği” sorusu, hem siyasi tartışmaların hem de toplumsal adalet arayışının merkezinde yer alır. Özellikle son yıllarda küresel ekonomik krizler, enflasyonist baskılar ve artan gelir uçurumları, vergi politikalarının orta sınıf üzerindeki etkisini daha da görünür kılıyor. Peki, mevcut sistemlerde vergi yükü gerçekten adil dağılıyor mu? Yoksa orta sınıf, ekonomik sistemin “sessiz taşıyıcısı” haline mi geldi?

Orta Sınıf Neden Önemli?

Orta sınıf, ekonomik büyümenin motoru, sosyal istikrarın garantörü ve demokrasinin temel taşıyıcısı olarak kabul edilir. Bu sınıf, tüketim harcamalarıyla piyasaları canlı tutar, vergi gelirlerinin önemli bir kısmını sağlar ve eğitim, sağlık gibi kamu hizmetlerine erişimiyle toplumsal refahın yayılmasını destekler. Ancak son dönemde artan yaşam maliyetleri, durgun ücretler ve vergi politikalarındaki çarpıklıklar, orta sınıfın erimesine yol açıyor. OECD verilerine göre, birçok ülkede orta sınıfın gelir payı 1980’lerden bu yana yaklaşık %10 azaldı.

Vergi Sistemlerinin Çarpıklığı: Dikey ve Yatay Adaletsizlik

Vergi adaleti, genellikle dikey adalet (geliri yüksek olanın daha fazla vergi ödemesi) ve yatay adalet (benzer gelire sahip bireylerin eşit vergilendirilmesi) ilkeleri üzerinden tartışılır. Ancak uygulamada bu ilkelerin ihlali, orta sınıfı olumsuz etkiliyor.

  1. Dolaylı Vergilerin Ağırlığı:
    Gelir vergisi, servet vergisi gibi doğrudan vergiler yerine, KDV, özel tüketim vergisi (ÖTV) gibi dolaylı vergilere ağırlık veren sistemler, düşük ve orta gelirlileri daha fazla etkiler. Çünkü bu vergiler, gelirden bağımsız olarak tüketim üzerinden alınır ve harcanabilir gelirin daha büyük bir kısmını emer. Örneğin, Türkiye’de 2023 verilerine göre dolaylı vergilerin toplam vergi gelirleri içindeki payı %65’i aşmış durumda. Benzer bir tablo, Hindistan ve Brezilya gibi gelişmekte olan ekonomilerde de gözlemleniyor.
  2. Servet Vergisinin Eksikliği:
    Ultra zenginlerin servetlerinin vergilendirilmesindeki zayıflık, orta sınıfın üzerindeki yükü artırıyor. Örneğin, ABD’de en zengin %1’lik kesim, servetlerinin sadece %3.2’sini vergi olarak öderken, orta sınıfın vergi yükü gelirinin %15-25’i arasında değişiyor. Sermaye kazançları ve miras vergilerindeki istisnalar, bu eşitsizliği derinleştiriyor.
  3. Ücret Gelirlerinin Aşırı Vergilendirilmesi:
    Birçok ülkede ücretliler, gelir vergisi ve sosyal güvenlik kesintileri nedeniyle vergi yükünün büyük kısmını taşıyor. Özellikle beyaz yakalı çalışanlar, vergi kaçırma olanakları sınırlı olduğu için “kolay hedef” haline geliyor. Buna karşılık, şirket kârları ve finansal yatırımlar üzerindeki vergi oranları, lobi faaliyetleri ve vergi cennetleri nedeniyle düşük kalıyor.

Küresel Örnekler: Kim Neyi Tartışıyor?

  • İskandinav Modeli: Yüksek gelir vergisi oranlarına rağmen (Danimarka’da %55.9), sosyal hizmetlerin kapsamlı olması (ücretsiz eğitim, sağlık) nedeniyle orta sınıfın net refahı korunuyor. Ancak bu model, yüksek vergi bilinci ve şeffaflık gerektiriyor.
  • ABD’de Trump Vergi Reformu: 2017’de yapılan reform, kurumlar vergisini %35’ten %21’e düşürdü ancak orta sınıfın vergi indirimleri 2025’te sona erecek. Eleştirmenler, reformun uzun vadede zenginleri daha fazla koruduğunu savunuyor.
  • Fransa’da Sarı Yelekliler: 2018’de akaryakıt vergisi artışına tepki olarak başlayan protestolar, dolaylı vergilerin orta ve alt sınıfları nasıl vuracağının sembolü oldu.

Sonuç: Adil Bir Sistem Mümkün mü?

Orta sınıfın vergi yükünü hafifletmek için atılması gereken adımlar şunlar olabilir:

  1. Dolaylı Vergilerin Azaltılması: Temel ihtiyaç maddelerinden alınan KDV oranları düşürülmeli, lüks tüketim üzerindeki vergiler artırılmalı.
  2. Servet ve Sermaye Vergilerinde Reform: Ultra zenginlerin servet artışları, miras ve finansal kazançlar daha etkin vergilendirilmeli.
  3. Vergi Cennetleriyle Mücadele: Çok uluslu şirketlerin kâr kaydırma pratikleri uluslararası iş birliğiyle engellenmeli.
  4. Şeffaflık ve Hesap Verebilirlik: Vergi politikaları, halkın anlayacağı bir dille açıklanmalı; kaynakların nasıl kullanıldığı görünür kılınmalı.

Vergi politikaları sadece bir mali araç değil, aynı zamanda bir ahlaki tercihtir. Orta sınıfın çöküşü, yalnızca ekonomik değil, toplumsal bir krize de kapı aralar. Bu nedenle, yükün adil dağıtıldığı bir sistem inşa etmek, sürdürülebilir kalkınmanın ve demokratik istikrarın olmazsa olmazıdır.