2025 yılına adım attığımız bu dönemde, ekonomi politikalarının dinamikleri her zamankinden daha fazla tartışılıyor. Asgari ücret artışları, işsizlik oranları ve faiz politikaları, ekonominin en çok tartışılan üç sac ayağını oluşturuyor. Bu yazıda, Türkiye ekonomisinin bu üç temel unsuru üzerinden bir değerlendirme yaparak çözüm önerileri sunmaya çalışacağım.
Asgari Ücret: Yüksek Artışlar, Derin Etkiler
Son yıllarda art arda yapılan asgari ücret artışları, çalışan kesimin alım gücünü artırmayı hedeflese de enflasyonist etkiler yaratıyor. 2025’in başında belirlenen yeni asgari ücret, toplumun geniş kesimlerini memnun etmiş gibi görünse de reel alım gücü açısından sorgulanmaya devam ediyor.
- Pozitif Yönler: Asgari ücret artışı, özellikle alt gelir grubundaki vatandaşların temel ihtiyaçlarını karşılama konusunda bir rahatlama sağlıyor. Bunun yanı sıra, tüketim harcamalarını artırarak iç talebi canlı tutma etkisi yaratıyor.
- Olumsuz Yönler: Ancak bu artışlar, işletmelerin maliyetlerini artırarak özellikle KOBİ’lerin üzerinde ciddi bir yük oluşturuyor. Artan maliyetler, fiyatlara yansıtıldığında ise enflasyon sarmalını tetikleyebiliyor. Üstelik, bu durum işverenlerin çalışan sayısını azaltmasına ya da kayıt dışı istihdamın artmasına neden olabiliyor.
İşsizlik: Kronik Sorunlar ve Yapısal Reform İhtiyacı
Türkiye ekonomisi uzun yıllardır çift haneli işsizlik oranlarıyla mücadele ediyor. Genç işsizlik ve kadın işgücüne katılım oranları gibi göstergeler, bu sorunun yalnızca ekonomik değil, aynı zamanda sosyal boyutları olduğunu da ortaya koyuyor.
- Sorunun Temelleri: İşsizliğin temel nedenlerinden biri, ekonominin yüksek katma değerli sektörlere yeterince kayamaması. Ayrıca, eğitimin iş piyasası taleplerine yanıt vermemesi, gençlerin iş bulmasını zorlaştırıyor.
- Potansiyel Çözümler: Daha fazla mesleki eğitim programı, AR-GE yatırımlarının teşviki ve teknoloji tabanlı istihdam alanlarının yaratılması, bu sorunun çözümüne katkı sağlayabilir. Aynı zamanda, kadınların iş gücüne katılımını artıracak destek politikalarının uygulanması gerekiyor.
Faiz Politikaları: Düşük Faiz-Yüksek Enflasyon İkilemi
Faiz politikaları, son yıllarda Türkiye ekonomisinin en tartışmalı konularından biri haline geldi. Düşük faiz politikası, yatırımları teşvik etmeyi hedeflerken, bu durum aynı zamanda döviz kuru ve enflasyon üzerinde baskı yaratıyor.
- Mevcut Durum: Düşük faiz politikası, kredi genişlemesini destekleyerek büyümeyi hızlandırmayı amaçlıyor. Ancak bu durum, Türk Lirası’nın değer kaybetmesine ve enflasyonun yüksek seyretmesine yol açıyor.
- Alternatif Yaklaşımlar: Merkez Bankası’nın bağımsızlığını güçlendirmek, faiz kararlarının daha öngörülebilir hale gelmesini sağlayabilir. Ayrıca, enflasyonu kalıcı olarak düşürebilmek için üretim ve tarımda verimlilik artırıcı reformlara odaklanmak gerekiyor.
Sonuç ve Öneriler
Türkiye ekonomisi, 2025 yılında asgari ücret, işsizlik ve faiz politikaları gibi kritik konular arasında bir denge kurma zorunluluğu ile karşı karşıya. Kısa vadeli çözümler yerine, uzun vadeli ve sürdürülebilir reformların hayata geçirilmesi şart. Şeffaf bir ekonomik politika, üretim odaklı büyüme ve eğitimle desteklenen bir işgücü piyasası, ekonomiyi yeniden dengeli bir yapıya kavuşturabilir.
Bu zorlu yolculukta, toplumun tüm kesimlerinin katılımını ve dayanışmasını sağlamak, yalnızca ekonomiyi değil, sosyal yapıyı da güçlendirecektir.