Üretici Enflasyonu Ne Söylüyor: Maliyet Baskısı Geriliyor mu, Şekil mi Değiştiriyor?

Kasımda üretici enflasyonu yıllık yüzde 27,23 oldu. Maliyet baskısı yavaşlasa da sektörler arası farklar ve riskler sürüyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (Türkiye İstatistik Kurumu – TÜİK) yayımladığı Kasım 2025 Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi verileri, üretim cephesinde enflasyon baskısının hız kestiğini ancak bütünüyle ortadan kalkmadığını gösteriyor. Kasım ayında Yİ-ÜFE aylık bazda yüzde 0,84 artarken, yıllık artış yüzde 27,23 ile son yılların ortalamalarına yakın bir seviyede gerçekleşti. On iki aylık ortalamalara göre artışın yüzde 25,37 olması ise maliyetlerdeki yukarı yönlü seyrin daha ılımlı bir patikaya girdiğine işaret ediyor.

Üretici enflasyonu, tüketici fiyatlarının geleceğine dair en önemli öncü göstergelerden biri olmaya devam ediyor. Yıllık bazda üretici fiyatlarında görülen gerileme eğilimi, ilk bakışta fiyat istikrarı adına olumlu gibi görünse de detaylar incelendiğinde tablo daha karmaşık bir hal alıyor. Sektörler arası ayrışma, maliyet baskısının tamamen ortadan kalkmadığını, sadece yön değiştirdiğini ortaya koyuyor.

Sanayinin dört ana sektöründe yıllık değişimlere bakıldığında en dikkat çekici artışın yüzde 57,62 ile su temininde yaşanması, belediye hizmetlerinden sanayiye kadar pek çok alanda dolaylı maliyet etkilerinin devam edeceğini düşündürüyor. Madencilik ve taş ocakçılığındaki yüzde 32,60’lık artış, hammadde maliyetlerinin hâlâ yüksek seyrettiğini gösterirken, imalatta yıllık yüzde 27,04’lük artış üretim zincirinin ana omurgasında maliyet baskısının sürdüğünü teyit ediyor. Elektrik ve gaz üretimi ile dağıtımında yıllık artışın yüzde 24,92’de kalması ise enerji tarafında görece bir dengeleme çabasının sonuç verdiğine işaret ediyor.

Aylık verilere bakıldığında ise daha ilginç bir tablo ortaya çıkıyor. Elektrik, gaz üretimi ve dağıtımında yüzde 3,10’luk düşüş, kısa vadede sanayici için nefes aldırıcı bir gelişme olarak değerlendirilebilir. Buna karşılık madencilik ve imalat tarafındaki artışlar, enerji maliyetlerindeki düşüşün tek başına yeterli olmadığını ve girdi fiyatlarının hâlâ yukarı yönlü baskı oluşturduğunu gösteriyor.

Ana sanayi gruplarındaki dağılım da benzer bir hikâye anlatıyor. Dayanıklı tüketim mallarında yıllık yüzde 33,17, dayanıksız tüketim mallarında yüzde 31,65’lik artış, üretici cephesindeki maliyetlerin tüketiciye yansımaya devam edebileceğine işaret ediyor. Ara malı fiyatlarındaki yıllık artışın yüzde 23,09 ile görece daha sınırlı kalması ise üretim zincirinin orta halkasında bir miktar dengeleme yaşandığını düşündürüyor. Sermaye mallarında yüzde 28,44’lük artış ise yatırım maliyetlerinin yüksek seyrettiğini ve bu durumun üretim kapasitesi artışını sınırlayabileceğini gösteriyor.

Aylık bazda enerjide görülen yüzde 0,48’lik düşüş olumlu bir sinyal olarak öne çıksa da, ara malları ve sermaye mallarındaki artışlar sanayicinin maliyet hanesinin hâlâ kabarık olduğunu ortaya koyuyor. Bu tablo, üretici enflasyonunun genel düzeyde yavaşladığını ancak yapısal olarak kalıcı bir rahatlamanın henüz sağlanamadığını düşündürüyor.

Önümüzdeki döneme ilişkin en kritik soru, üretici fiyatlarındaki bu görece ılımlı seyrin tüketici fiyatlarına ne ölçüde yansıyacağı olacak. Enerji tarafındaki iyileşmenin kalıcı hale gelmesi ve girdi maliyetlerinde daha belirgin bir düşüş sağlanmadığı sürece, üretici enflasyonundaki gerilemenin raf fiyatlarına sınırlı bir katkı sunması bekleniyor. Kasım verileri, ekonomide enflasyonla mücadelede mesafe alındığını, ancak bu mücadelenin henüz kazanılmadığını net biçimde ortaya koyuyor.