İTO Verileri: İstanbul’da Kasım Ayı Mutfağı ve Kültürü

İTO verileri, kasımda fiyatların sert biçimde ayrıştığını gösterdi; kültür ve temel gıda pahalı, sebze ucuz ama tablo dalgalı.

İstanbul Ticaret Odası verileri, kasım ayında İstanbul’daki fiyat hareketlerinin ekonomi kadar günlük hayatın ruhunu da yansıttığını gösteriyor. 336 ana üründen 178’inde fiyat artışı yaşanması, enflasyonun halen yaşamın geniş bir alanına yayıldığını ortaya koyarken, aynı dönemde bazı ürünlerdeki sert düşüşler piyasanın ne kadar dalgalı bir zemin üzerinde ilerlediğini açıkça hissettiriyor.

Ayın en dikkat çekici başlığı, en yüksek fiyat artışının gıda ya da enerji değil, sinema ve tiyatro biletlerinde görülmesi oldu. Yüzde 13’lük artış, kültür ve sanat harcamalarının giderek “lüks” algısına itildiğini düşündürüyor. Hanehalkı bütçeleri zorlanırken ilk kısılan kalemlerin başında kültürel harcamaların gelmesi, bu tür zamların talep tarafında uzun vadede nasıl bir etki yaratacağı sorusunu gündeme taşıyor. Kültür ve sanata erişimin pahalılaşması, yalnızca bireysel tercihlerle sınırlı olmayan, toplumsal bir yoksullaşma riskini de ima ediyor.

Gıda cephesinde ise zam listesinin oldukça kalabalık olduğu görülüyor. Mercimekten kuru fasulyeye, margarinden pirince uzanan artışlar, temel mutfak ürünlerinde sıkışmanın sürdüğünü gösteriyor. Protein ve bakliyat ağırlıklı bu yükselişler, dar gelirli kesimin beslenme kalitesi üzerinde baskı yaratıyor. Özellikle bakliyat fiyatlarındaki artış, et yerine tercih edilen alternatiflerin de pahalılaştığını, dolayısıyla “ikame” imkânının giderek daraldığını düşündürüyor. Portakal, gofret ve reçel gibi ürünlerdeki artışlar da yalnızca temel beslenmenin değil, gündelik küçük keyiflerin bile daha pahalı hale geldiğini hatırlatıyor.

Diğer yanda fiyatı düşen ürünlere bakıldığında ise bambaşka bir tablo görülüyor. Yüzde 45’i aşan sert düşüşle karnabaharın zirvede yer alması, tarım ürünlerindeki mevsimsellik ve arz dalgalanmalarının ne kadar belirleyici olduğunu bir kez daha gösterdi. Kıvırcık, taze fasulye, pırasa ve ıspanak gibi sebzelerdeki düşüşler, kısa vadede tüketiciye nefes aldırsa da bu oynaklığın çiftçi gelirleri açısından ciddi riskler barındırdığı unutulmamalı. Bugün tüketici için ucuz görünen bir ürün, yarın üretici için ekimden vazgeçme gerekçesi olabiliyor ve bu da gelecekte yeni fiyat şoklarının zeminini hazırlıyor.

Listede dikkat çeken bir diğer kalem uçak biletleri oldu. Yüzde 17’yi aşan düşüş, sezonluk talep gerilemesinin açık bir yansıması. Bu tablo, hizmetler sektöründe fiyatların yalnızca maliyetlerle değil, talep yapısıyla da ne kadar hızlı değişebildiğini gösteriyor. Erkek mont ve kazak gibi giyim ürünlerindeki düşüşler ise stok eritme ve kampanya dinamiklerinin fiyat endekslerine nasıl yansıdığını ortaya koyuyor.

Kasım verileri bir bütün olarak okunduğunda, İstanbul’da fiyatların tek yönlü ve homojen bir artıştan ziyade, alanlara göre sert ayrışmalar gösterdiği anlaşılıyor. Kültür-sanat ve temel gıda gibi alanlarda artışlar hissedilirken, sebze-meyve ve bazı hizmetlerde hızlı düşüşler yaşanıyor. Bu tablo, enflasyonla mücadelenin yalnızca genel rakamlar üzerinden değil, sektör bazlı ve yapısal politikalarla ele alınmasını zorunlu kılıyor.

Asıl soru şu: Sinema bileti pahalılaşırken karnabahar ucuzladığında, yaşam gerçekten ucuzlamış mı oluyor? Veriler, tüketiciye zaman zaman kısa vadeli rahatlama anları sunsa da genel resimde belirsizliğin ve dalgalanmanın hâkim olduğunu söylüyor. İstikrarlı bir fiyat yapısı ise yalnızca aylık iniş çıkışlarla değil, üretimden tüketime uzanan zincirin tüm halkalarında güven tesis edilmesiyle mümkün olabilecek.