Türkiye Ekonomisinin Sessiz Ama Kalıcı Tırmanışı

Türkiye, 2025 üçüncü çeyrekte yüzde 3,7 büyüyerek OECD’de 4’üncü, G20’de 5’inci oldu ve 21 çeyrek kesintisiz büyümesini sürdürdü.

2025 yılının üçüncü çeyreğine ilişkin açıklanan büyüme verileri, Türkiye ekonomisinin küresel dalgalanmalar ve sıkılaşan finansal koşullar arasında dikkat çekici bir dayanıklılık sergilediğini ortaya koyuyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü ülkeleri arasında ekonomisi en hızlı büyüyen dördüncü ülke olan Türkiye, yüzde 3,7’lik yıllık büyüme oranıyla yalnızca sayısal bir başarı elde etmekle kalmadı; aynı zamanda son 21 çeyrektir aralıksız süren büyüme performansını da korumuş oldu. Bu tablo, büyümenin geçici değil, yapısal bir eğilime dönüştüğüne dair güçlü bir işaret sunuyor.

Küresel ekonomide belirsizliklerin arttığı, jeopolitik risklerin ve yüksek faiz ortamının talep koşullarını baskıladığı bir dönemde Türkiye’nin büyümesini sürdürebilmesi, uygulanan ekonomi politikasının iç talep, ihracat ve yatırım dengesi açısından belirli bir uyum yakaladığını gösteriyor. Özellikle enflasyonla mücadeleyi önceleyen sıkı para politikası ile mali disiplinin birlikte yürütülmesi, büyüme hızını sınırlı ölçüde yavaşlatsa da ekonomiyi ani kırılmalardan uzak tutan bir çerçeve oluşturuyor.

Üçüncü çeyrek performansı, Türkiye’yi OECD içinde üst sıralara taşırken, karşılaştırmalı tablo da dikkat çekici. Yüzde 10,5’lik güçlü büyüme kaydeden İrlanda listenin zirvesinde yer alırken, onu yüzde 3,9 ile Danimarka izledi. Polonya yüzde 3,8’lik büyüme ile Türkiye’nin hemen önünde konumlanırken, Türkiye’nin ardından yüzde 3,6 ile Kolombiya geldi. Bu tablo, Türkiye’nin yalnızca gelişmekte olan ekonomilerle değil, Avrupa’nın görece istikrarlı ülkeleriyle de aynı ligde yer aldığını gösteriyor.

Öte yandan, bazı gelişmiş ekonomiler için üçüncü çeyrek verileri oldukça olumsuz bir görünüm çizdi. Ekonomisi en fazla küçülen ülke yüzde 1,8 daralma ile Japonya olurken, Finlandiya ve Meksika de daralma yaşayan ülkeler arasında yer aldı. Bu ayrışma, küresel ekonomide büyümenin ne denli kırılgan ve ülke bazlı politikalara bağımlı hale geldiğini açık biçimde ortaya koyuyor.

Türkiye’nin performansı yalnızca OECD ile sınırlı değil. Büyüme verisi açıklanan G20 ülkeleri arasında da yüzde 3,7’lik oranla beşinci sırada yer alması, ülkenin küresel ölçekte rekabet gücünü koruduğunu gösteriyor. Bu grupta ilk sırayı yüzde 8,2 ile Hindistan alırken, sırasıyla Endonezya, Suudi Arabistan ve Çin Türkiye’nin önünde yer aldı. Bu tablo, Türkiye’nin gelişmekte olan büyük ekonomilerle kıyaslandığında orta-üst bantta istikrarlı bir büyüme patikasında ilerlediğini gösteriyor.

Önümüzdeki dönemde bu performansın sürdürülebilirliği, büyümenin niteliğine bağlı olacak. Tüketim ağırlıklı bir büyüme yerine, verimliliği artıran yatırım odaklı bir modelin güçlenmesi; ihracatta teknoloji payının yükselmesi ve fiyat istikrarının kalıcı hale gelmesi, Türkiye’nin yalnızca sıralamalarda değil kişi başına gelir ve refah göstergelerinde de yukarı tırmanmasını sağlayabilir. Üçüncü çeyrek verileri, Türkiye ekonomisinin zor bir küresel konjonktürde ayakta kalmakla yetinmediğini, aynı zamanda ileriye dönük umut veren bir denge arayışında olduğunu net biçimde ortaya koyuyor.