ABD’den gelen son istihdam verileri, yalnızca bir aylık zayıf performansın ötesinde, ekonominin kırılgan yapısını yeniden gündeme taşıdı. Özel sektör istihdam artışının beklentilerin altında kalması, işgücü piyasasında uzun süredir hissedilmeyen bir soğuma sinyali verdi. Bu durum, hem finansal piyasalarda hem de Fed’in gelecek adımlarında kritik bir kırılma noktasına işaret ediyor.
Verilerin ardından Hazine vadeli işlemlerindeki yükseliş, piyasanın risk iştahındaki belirgin geri çekilmeyi yansıtırken, doların değer kaybetmesi ve Euro’nun güçlenmesi de küresel sermayenin beklenti yönetimindeki değişimin bir sonucu. Özellikle uzun süren hükümet kapanışının işgücü piyasasına bıraktığı izler, bu zayıflığın geçici mi yoksa yapısal mı olduğuna ilişkin soru işaretlerini büyütüyor.
Zayıflayan istihdamın Fed’i faiz indirimine daha yakın bir noktaya getirdiği artık gizli değil. Olasılık %60’ın üzerine çıkmış durumda. Bu, bir anlamda piyasanın Fed’i faiz indirmeye zorladığını gösteriyor. Ancak bu tablo sağlıklı bir ekonominin işareti değil; aksine büyüme ivmesinin giderek tükendiğini ve Amerikan ekonomisinin direnç kapasitesinin sınırlarına dayandığını düşündürüyor.
Ekonomistler, hükümet kapanışının etkisi giderildikten sonra bile verilerin zayıf seyretmesi hâlinde piyasalarda artan oynaklığa dikkat çekiyor. Bu sadece volatilite uyarısı değil, aynı zamanda ekonominin “yumuşak iniş” ihtimalinin daraldığına dair bir işaret.
ABD ekonomisi hâlâ güçlü bir tüketici tabanına ve dinamik bir iş gücüne sahip olsa da son veriler, görünmeyen risklerin yüzeye çıkmaya başladığını gösteriyor. Fed’in bundan sonraki hamleleri sadece finansal piyasalar için değil, küresel dengeler için de belirleyici olacak. Doların zayıflaması ve faiz indirim beklentisinin artması, önümüzdeki dönemde gelişen ülke varlıklarına ek bir nefes alanı açabilir; ancak bu genişleyen pencere her an kapanabilecek türden kırılgan bir pencere.










