Yurt Dışı ve Yurt İçi Piyasalarda Dalgalı ve Karışık Görünüm Var

Türkiye cephesinde ise küresel rüzgârların etkisi hissedilse de makro veriler dalgalı ve karışık bir görünüm sunuyor.

Küresel piyasalarda son günlerde hissedilen sert dalga, özellikle ABD borsalarında bir ayın en keskin satışlarını beraberinde getirirken yatırımcı psikolojisinde kırılganlığı yeniden öne çıkardı. Teknoloji hisselerinin liderlik ettiği düşüş, yüksek değerlemelere ilişkin soru işaretlerini artırdı ve boğa piyasasının sonuna yaklaşılıp yaklaşılmadığı tartışmalarını alevlendirdi. Bu atmosferde, gözler ABD Başkanı Trump’ın gerçekleştirmesi beklenen konuşmaya çevrildi. Piyasalara yön veren siyasi ve ekonomik söylemler, yüksek faiz, güçlü dolar ve jeopolitik belirsizlik denkleminde yeniden fiyatlamaları tetikleyebilecek potansiyele sahip.

Türkiye cephesinde ise küresel rüzgârların etkisi hissedilse de makro veriler karışık bir görünüm sunuyor. Şirketler bilanço döneminin son virajına girerken, Ford Otosan, Anadolu Efes ve Medical Park gibi önemli oyuncuların sonuçları bekleniyor. Kurumsal kârlılık dinamiklerinin, yüksek finansman maliyetlerinin yarattığı baskıya rağmen güçlü iç talep ve ihracat performansı ile nasıl şekillendiği yakından takip edilecek. Özellikle otomotiv sektörü, yüksek faiz şartlarına rağmen ekimde 116 bin adedin üzerinde satışla yıllık %19 büyüme kaydederek ekonomideki dayanıklılığı ortaya koydu. Elektrikli ve hibrit araç satışlarının hızla artması ise Türkiye’nin mobilite dönüşümünde ivme kazandığının güçlü göstergesi niteliğinde.

Dış ticaret cephesinde enerji ve altın ithalatındaki artış dış ticaret açığını yeniden genişletirken, ihracatta gözlenen toparlanma sinyalleri henüz ekonominin dış talep ayağında güçlü bir momentumun oluşmadığını gösteriyor. Bu durum, küresel büyümedeki yavaşlama ve bölgesel risklerin Türkiye’nin dış ticaret dengesine etkisini sürdüreceğine işaret ediyor.

Para politikasında ise Ekim enflasyon verileri ardından Merkez Bankası’nın yayımladığı Fiyat Gelişmeleri raporu, ana eğilimde yavaşlamaya işaret ederken özellikle gıda grubundaki ılımlı görünüm ve hizmet enflasyonundaki yatay seyrin altını çizdi. Küresel yatırım bankalarının yorumları ise TCMB’nin kontrollü gevşeme sürecine ilişkin tutumunu destekliyor. Citi yıl sonunda politika faizinin %38,50’ye gerilemesini beklerken, Deutsche Bank Aralık toplantısında 100 baz puanlık indirimi öngörmeye devam ediyor. HSBC ise 150 baz puanlık indirimin altını çiziyor ancak tüm kurumların ortak noktası, gevşeme döngüsünün hızlı olmayacağı ve temkinli duruşun korunacağı yönünde. Bu çerçevede, para politikasında “ince ayar” dönemi devam ediyor.

Reel efektif döviz kuru verileri ise TL’nin reel anlamda değer kazandığını ortaya koyuyor. TÜFE bazlı REK 71,87’ye, ÜFE bazlı endeks 95,53’e yükselirken, kur sepetindeki sınırlı değer kazancına rağmen yurt içi fiyat artışlarının belirleyici olduğu görülüyor. Bu tablo, enflasyonun kur dinamiklerine kıyasla halen daha baskın bir güç olduğunu ve fiyat istikrarına yönelik sürecin hızlanmasının kolay olmayacağını gösteriyor.

Genel görünümde ekonomi yönetimi, faiz indirim patikasında kontrollü ilerlemeye çalışırken iç talep gücünün sektörel yansımaları pozitif kalmaya devam ediyor. Ancak dış talepteki zayıf seyir, enerji faturasındaki oynaklık ve küresel belirsizlikler dikkatle izlenmesi gereken başlıklar. Yatırımcılar için bu dönemde duygusal fiyatlamalardan uzak, temkinli ve veri odaklı bir strateji kritik önem taşıyor. Boğa piyasasının bitip bitmediği tartışmaları sürerken, aslında piyasanın yaptığı yalnızca gerçeğe dönük bir soluklanma olabilir. Dayanıklı sektörler, güçlü bilançolar ve yüksek nakit akışı olan şirketlerin öne çıktığı bir dönem bizi beklerken, ekonomik resmin gri tonları içinde rasyonel duruşun korunması ön plana çıkıyor. Bu süreç, daha seçici bir piyasa yapısı ve uzun vadeli bakış açısına sahip yatırımcılar için fırsatları da beraberinde getirecek.