Eylül 2025 İşsizlik Rakamları: Görünenin Ötesinde Bir Tablo

Eylül 2025 işsizlik verileri, yüzeyde istikrarlı görünen ama derinlerde hâlâ kırılgan bir işgücü piyasasına işaret ediyor.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) 2025 yılı Eylül ayına ilişkin işgücü istatistikleri, işsizlikte yüzeysel bir durağanlık olsa da yapısal sorunların devam ettiğini gösteriyor. Verilere göre, mevsim etkisinden arındırılmış işsizlik oranı yüzde 8,6 seviyesinde gerçekleşti. Bu oran ilk bakışta “kontrollü” bir tabloya işaret etse de, arka planda istihdamın daraldığı, işgücüne katılımın azaldığı ve atıl işgücü oranının hâlâ yüksek seyrettiği bir dönemi işaret ediyor.

Eylül ayında 15 yaş ve üzeri işsiz sayısı 12 bin kişi artarak 3 milyon 75 bine yükseldi. Erkeklerde işsizlik oranı yüzde 7,4, kadınlarda ise yüzde 11,1 olarak tahmin edildi. Bu fark, cinsiyet temelli istihdam dengesizliğinin sürdüğünü açık biçimde ortaya koyuyor. Kadınların işgücüne katılım oranı yalnızca yüzde 35,7 düzeyinde kalırken, erkeklerde bu oran yüzde 71,6’ya ulaşıyor. Yani her iki kadından yalnızca biri bile çalışma hayatında yer alamıyor.

İstihdam tarafında da tablo parlak değil. Eylül ayında istihdam edilenlerin sayısı 200 bin kişi azalarak 32 milyon 491 bine geriledi. Buna paralel olarak istihdam oranı yüzde 48,9’a düştü. Bu oran, ekonomik büyümenin istihdama yansımakta zorlandığını ve işgücü piyasasında daralma eğiliminin sürdüğünü gösteriyor. Erkeklerde istihdam oranı yüzde 66,3 olurken, kadınlarda yalnızca yüzde 31,8 düzeyinde kalması, Türkiye’nin kadın istihdamında OECD ortalamasının çok gerisinde olduğunu hatırlatıyor.

Genç işsizlik oranı ise yüzde 14,9’a gerileyerek son aylarda olumlu bir sinyal verdi. Ancak bu düşüş, gençlerin istihdam olanaklarının artmasından çok, bir kısmının iş aramaktan vazgeçmesiyle açıklanabilir. 15-24 yaş grubunda erkeklerde işsizlik oranı yüzde 11,4 iken, kadınlarda yüzde 21,4 seviyesinde. Bu tablo, genç kadınların istihdam piyasasına girişte karşılaştıkları yapısal engellerin hâlâ çok güçlü olduğunu gösteriyor.

Dikkat çeken bir diğer veri, atıl işgücü oranının yüzde 28,6 seviyesinde olması. Bu oran, geniş tanımlı işsizliği yansıtıyor; yani iş aramayı bırakmış, yarı zamanlı çalışan ama daha fazla çalışmak isteyen bireyleri de kapsıyor. Dolayısıyla “resmî işsizlik oranı”nın aslında işgücü piyasasındaki gerçek tabloyu tam olarak yansıtmadığı söylenebilir. Nitekim zamana bağlı eksik istihdam ve işsizlerin bütünleşik oranı yüzde 18,0, işsiz ve potansiyel işgücünün bütünleşik oranı ise yüzde 20,5 olarak hesaplandı. Bu oranlar, her beş kişiden birinin ekonomik sistemin dışında kaldığını ortaya koyuyor.

Bir başka dikkat çekici veri, ortalama haftalık fiili çalışma süresinin 42,9 saate yükselmesi. Bu artış, istihdam edilenlerin daha uzun süre çalıştığını, yani istihdamın niteliğinde bir “yoğunlaşma” olduğunu gösteriyor. Ancak bu, üretkenlik artışından çok, kayıt dışı çalışma biçimleri veya iş güvencesizliğiyle de ilişkili olabilir.

Sonuç olarak, Eylül 2025 işsizlik verileri, yüzeyde istikrarlı görünen ama derinlerde hâlâ kırılgan bir işgücü piyasasına işaret ediyor. Kadın ve genç istihdamındaki dengesizlik, işgücüne katılımın düşmesi ve atıl işgücü oranının yüksek seyretmesi, Türkiye’nin üretim ve istihdam politikalarında yeni bir paradigma ihtiyacını açıkça ortaya koyuyor. Sürdürülebilir bir ekonomik büyüme, yalnızca rakamsal büyüme değil, aynı zamanda istihdamın niteliğini artıracak, kadın ve gençlerin daha etkin biçimde dahil olabileceği kapsayıcı bir işgücü yapısı gerektiriyor.

Kısacası, TÜİK’in açıkladığı yüzde 8,6’lık işsizlik oranı, sadece görünen kısmı anlatıyor. Asıl mesele, görünmeyen kısmı yönetebilmekte — yani “çalışıyor görünen ama geçinemeyen” milyonların hikâyesinde saklı.