Son günlerde finans dünyasında yoğun bir şekilde tartışılan konu, enflasyon muhasebesinin kaldırılacağı yönündeki haber ve söylentiler oldu. Henüz resmî olarak herhangi bir yasal değişiklik yürürlüğe girmemiş olsa da, piyasalarda oluşan beklentiler fiyatlamalara hızlı bir şekilde yansıdı. Şirketlerin bilanço ve gelir tablolarında son bir yıldır önemli bir etki yaratan enflasyon muhasebesinin geçici olarak devre dışı kalabileceği düşüncesi, özellikle bu uygulamadan negatif etkilenmiş şirketlerin hisselerinde alış baskısını artırdı. Bu da Borsa İstanbul’da dikkat çekici bir hareketliliğe neden oldu.
Enflasyon muhasebesi, yüksek enflasyon dönemlerinde bilançoların daha gerçekçi bir şekilde raporlanması için uygulanan bir yöntem olarak kurgulansa da pratikte bazı sektörler üzerinde baskı yaratmıştı. Başta TCMB’nin hamleleri sonrası TL’nin reel getiri pozisyonuna geçmesiyle birlikte kurların enflasyon oranlarının altında artması, özellikle ihracatçı şirketlerin gelir tablolarını zorlayan bir faktör oldu. Avro/dolar paritesindeki yükselişten kısmen korunabilen avro gelirli ihracatçılar daha az etkilenirken, dolar bazlı gelir elde eden ihracatçılarda hacimsel büyümelere rağmen gelir tablosunda zaman zaman daralmalar yaşandı. Bu durum özellikle Astor Enerji, Aselsan ve Kocaer Çelik gibi şirketlerin finansal performansında net bir şekilde hissedildi.
Enflasyon muhasebesi uygulaması yalnızca ihracatçılarla sınırlı kalmadı; perakende sektöründe de benzer bir tablo gözlemlendi. Stok devir hızları yüksek olan perakendecilerde, gelirler pasife yazılmasına rağmen marjlar daraldı. 2022 yılında %6 ila %7 arasında değişen FAVÖK marjları, enflasyon muhasebesi sonrası %5’in altına kadar geriledi. BIMAS ve MGROS gibi sektörün önde gelen oyuncularında bu fark net bir şekilde görüldü.
Bir diğer kritik başlık ise parasal pozisyon kaybı oldu. Nakit pozisyonu güçlü olan şirketlerin finansal gelir yazması beklenirken, enflasyon muhasebesi uygulaması nedeniyle bu kalem net parasal pozisyon kaybı olarak yansıdı. Koza Grubu şirketleri, Doğan Holding ve Tüpraş gibi yüksek nakit varlığına sahip şirketlerde bu durum net kârı aşağı çekti. Böylece bilançolar güçlü olsa da net kârlarda beklenen performans sağlanamadı.
Bu gelişmeler ışığında piyasa, enflasyon muhasebesinin kaldırılma ihtimalini bir rahatlama sinyali olarak okudu. Gün içinde ASELS, TUPRS ve BIMAS gibi geçmişte bu uygulamadan olumsuz etkilenen hisselerde %2’nin üzerinde yükselişler yaşandı. Yatırımcılar açısından bu beklentinin satın alınması, finansal tabloların görünümüne duyulan hassasiyeti de gözler önüne serdi.
Ancak bu noktada gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus var. Enflasyon muhasebesi yalnızca şirketlerin kârlılıklarını değil, finansal tabloların gerçek enflasyon ortamına göre düzeltilmesini de sağlıyor. Bu nedenle uygulamanın kaldırılması kısa vadede bazı şirketlerin rakamlarını daha güçlü gösterebilirken, uzun vadede ekonomik gerçekliği perdeleme riski taşıyabilir. Bu da hem yatırımcıların hem de düzenleyici kurumların dikkat etmesi gereken bir denge noktası olarak öne çıkıyor.
Türkiye ekonomisinde enflasyonun yapısal bir sorun olmaya devam ettiği bir dönemde, finansal raporlama yöntemleri yalnızca teknik bir mesele değil, aynı zamanda piyasa güveninin temel taşlarından biri olarak önem kazanıyor. Eğer enflasyon muhasebesi kaldırılacaksa, bu kararın yalnızca geçici bir rahatlama sağlamak yerine, finansal sistemin şeffaflığına zarar vermeden uygulanması büyük bir önem taşıyacak. Beklentilerin piyasaları yönlendirdiği bu süreçte, atılacak adımların zamanlaması ve kapsamı şirket bilançoları kadar yatırımcı psikolojisini de şekillendirecek.









