Haftanın ilk gününde ekonomi gündemi adeta veri bombardımanına hazırlanıyor. Eylül ayında açıklanan yüksek enflasyon verisinin ardından bugün gözler Merkez Bankası’nın yayımlayacağı “Aylık Fiyat Gelişmeleri Raporu”nda olacak. Rapor, enflasyonun alt kalemlerindeki hareketlerin ve fiyat artışlarının hangi dinamiklerden beslendiğini ortaya koyacak. Geçtiğimiz ay “ana eğilimde yavaşlama” vurgusunu yapan TCMB’nin bu kez yüksek eylül verileri sonrası nasıl bir değerlendirme yapacağı merakla bekleniyor. Aynı zamanda gün içinde açıklanacak reel efektif döviz kuru endeksi de TL’nin küresel rekabet gücüne dair önemli bir sinyal verecek.
Merkez Bankası’nın raporunda özellikle gıda, hizmet ve kira gruplarındaki fiyat artışları dikkatle incelenecek. Son dönemde enerji ve ulaşım kalemlerinde gözlenen artışların da fiyat istikrarı hedefi açısından nasıl değerlendirileceği, para politikasının yönüne dair ipuçları verebilir. Enflasyonun kalıcılığına işaret eden göstergeler artarken, TCMB’nin iletişim dili piyasalar için kritik önem taşıyor.
Yurt içi veri akışı bununla da sınırlı değil. Hazine ve Maliye Bakanlığı bugün 8 ay vadeli hazine bonosunun yeniden ihracını gerçekleştirerek ekim ayı borçlanma programını başlatıyor. Yarın 5 yıl vadeli tahvil ve 2 yıl vadeli TLREF’e endeksli kira sertifikası satışlarıyla borçlanma süreci devam edecek. Bu tablo, kamunun finansman stratejisi ve faiz politikası açısından da dikkatle takip ediliyor. Ayrıca hafta genelinde salı günü hazine nakit dengesi, perşembe günü sanayi üretimi, cuma günü ise perakende satış ve ciro endeksleri açıklanacak. Sanayi üretimi, üçüncü çeyreğin büyüme ivmesine dair öncü bir gösterge niteliğinde. Temmuz ayında üretim aylık bazda zayıflasa da yıllık artışını sürdürmüştü; ancak öncü veriler ağustos itibarıyla imalat sanayinde momentum kaybının devam ettiğini gösteriyor.
Küresel cephede de önemli başlıklar var. ABD’de dış ticaret verileri ve Michigan tüketici güven endeksi, Almanya’da ise sanayi üretimi öne çıkacak. Ayrıca Fed’in 17 Eylül tarihli toplantısına ilişkin tutanaklar, para politikasında “yumuşama” ihtimaline dair sinyaller içerip içermeyeceği açısından yakından izlenecek. ABD ekonomisinde yavaşlama belirtileri güçlenirken, faiz indirim beklentileri piyasaların seyrini şekillendiriyor. OPEC+’ın sınırlı üretim artışı kararı petrol fiyatlarına kısa vadede destek sağlasa da, küresel talepteki zayıflık enerji piyasalarındaki baskıyı sürdürüyor. Artan arz ve yüksek stok seviyeleri, petrolün yeniden 80 dolar bandına yönelmesine neden olabilir.
Tüm bu gelişmelerin merkezinde ise artan küresel borç endişeleri yer alıyor. ABD ve Avrupa’da bütçe açıkları büyürken, yatırımcılar güvenli liman arayışında altın, gümüş ve Bitcoin gibi alternatif varlıklara yöneliyor. Bu eğilim, para politikalarının uzun vadeli sürdürülebilirliğine dair soru işaretlerini de beraberinde getiriyor.
Haftaya hem içeride hem dışarıda yoğun bir gündemle başlıyoruz. TCMB’nin enflasyon değerlendirmesi, Hazine’nin borçlanma stratejisi ve sanayi üretimi verileri iç dinamikleri belirleyecek. Küresel tarafta ise Fed tutanakları ve Almanya verileri yatırımcı algısını şekillendirecek. Enflasyonun gölgesinde ilerleyen ekonomide, fiyat istikrarı ve büyüme dengesinin nasıl kurulacağı, önümüzdeki dönemde hem politika yapıcılar hem de piyasa aktörleri için belirleyici olmaya devam edecek.









