Ekonomi literatüründe sıkça duyduğumuz kavramlardan biri “dezenflasyon”dur. Özellikle yüksek enflasyonla mücadele süreçlerinde gündeme gelen bu kavram, zaman zaman “deflasyon” ile karıştırılabilmektedir. Oysa dezenflasyon, fiyatlar genel seviyesinde bir düşüşü değil, enflasyon oranındaki artış hızının yavaşlamasını ifade eder. Yani fiyatlar artmaya devam eder fakat artış oranı önceki dönemlere göre daha düşük olur. Bu yönüyle dezenflasyon, enflasyonun kontrol altına alınması sürecinde önemli bir dönüm noktasıdır.
Enflasyon, fiyatların hızlı yükselmesi nedeniyle tüketicilerin alım gücünü zayıflatırken, yatırımların planlanmasını da zorlaştırır. Dezenflasyon süreci ise bu baskının azalmasına yol açar. Örneğin bir ülkede enflasyon oranı geçen yıl yüzde 60 iken, bu yıl yüzde 30’a gerilemişse, fiyatlar hâlâ yükseliyor olsa da daha düşük bir hızda artıyor demektir. Bu, ekonomide fiyat istikrarına gidiş yolunda olumlu bir gelişme olarak değerlendirilir.
Dezenflasyonun sağlanması genellikle para ve maliye politikalarının sıkılaştırılmasıyla mümkün olur. Merkez bankalarının faiz artırımları, para arzını sınırlandırıcı adımlar, kamu harcamalarının kontrol altına alınması gibi önlemler, talep baskısını azaltarak enflasyonun hızını keser. Bunun yanı sıra döviz kurlarındaki istikrar, enerji fiyatlarındaki dengelenme ve üretim maliyetlerinin kontrol altına alınması da dezenflasyonu destekleyen faktörler arasındadır.
Dezenflasyonun ekonomi üzerindeki etkileri çok yönlüdür. Öncelikle tüketici güvenini artırır, çünkü fiyat artışlarının hız kesmesi vatandaşların geleceğe dair beklentilerini iyileştirir. Yatırımcılar açısından da öngörülebilirlik artar; uzun vadeli yatırım kararları daha sağlıklı alınabilir. Ancak dezenflasyonun sağlanması kolay değildir. Özellikle yüksek enflasyon yaşayan ülkelerde sıkı para ve maliye politikaları büyüme üzerinde baskı yaratabilir, işsizlik artabilir. Bu nedenle dezenflasyon sürecinin dengeli yürütülmesi gerekir.
Türkiye örneği üzerinden bakıldığında dezenflasyon son yıllarda ekonomi gündeminin merkezinde yer alıyor. 2021–2023 döneminde hızla yükselen enflasyon, vatandaşların alım gücünü ciddi şekilde aşındırmıştı. 2024 yılından itibaren uygulanan para politikası sıkılaştırmaları, kredi genişlemesinin sınırlandırılması ve mali disiplin önlemleriyle birlikte enflasyon oranında kademeli bir gerileme görülmeye başlandı. Yurt içi ve yurt dışı üretici fiyat endekslerinde gözlenen düşüşler, maliyet bazlı rekabet gücüne de yansıyarak ihracatçı sektörlerin nefes almasını sağladı.
Bununla birlikte dezenflasyonun tek başına nihai bir hedef olmadığını vurgulamak gerekir. Amaç, enflasyonu kalıcı şekilde düşük seviyelere çekmek ve fiyat istikrarını sağlamaktır. Dezenflasyon bu yolda bir aşamadır. Eğer sürecin devamı gelmezse, yani yapısal reformlarla desteklenmezse, geçici bir yavaşlamanın ardından enflasyon yeniden yükselebilir. Bu nedenle üretim verimliliğini artıran politikalar, mali disiplinin korunması, enerji ve gıda arz güvenliğinin güçlendirilmesi gibi yapısal adımlar dezenflasyonun kalıcı sonuçlar doğurması açısından kritik öneme sahiptir.
Sonuç olarak dezenflasyon, ekonomilerde fiyat istikrarına giden yolda önemli bir geçiş dönemini ifade eder. Enflasyonun hızının düşmesi hem tüketici hem de yatırımcı açısından olumlu bir iklim yaratır, ancak bu iklimin sürdürülebilir olması doğru politikaların istikrarlı bir şekilde uygulanmasına bağlıdır. Türkiye’nin son dönemde yaşadığı deneyim de gösteriyor ki dezenflasyon, kararlı bir politika çerçevesiyle mümkün olabilir; ancak kalıcı istikrar için yapısal dönüşüm şarttır.









