Küresel enerji piyasaları, OPEC+ toplantısı ve ABD’nin Rusya’ya yönelik yaptırımlarına dair gelişmelerle yeniden hareketlenmiş durumda. Brent petrol fiyatı 69 dolara doğru yükselirken, ABD ham petrolü 65 dolar civarında işlem görüyor. Son haftalarda 65-70 dolar bandına sıkışan fiyatlar, yeni bir katalizör arayışında.
Yaklaşan OPEC+ toplantısı bu noktada kritik önemde. Örgütün Ekim ayı üretim planını belirleyeceği toplantıda, piyasa beklentisi arzın sabit tutulacağı yönünde. Ancak geçmişte arz kısıtlamalarının gevşetilmesi ve buna bağlı olarak pazar payı rekabetinin yeniden alevlenmesi, yatırımcıların endişelerini canlı tutuyor. Özellikle küresel talebin zayıflamasına yol açabilecek ABD öncülüğündeki ticaret gerilimleri, petrol piyasaları üzerinde baskı unsuru olmaya devam ediyor.
Yılbaşından bu yana yaklaşık yüzde 8 değer kaybeden Brent petrolü, yatırımcıların temkinli tutumunu yansıtıyor. Analistler, fiyatların yatay bir seyir izleyebileceğini öngörüyor. Vanda Insights’ın kurucusu Vandana Hari, Ukrayna’nın Rus enerji tesislerine yönelik saldırılarının fiyatlar için bir taban oluşturduğunu belirtirken, ABD’nin daha sert yaptırım ihtimalinin düşük olduğunu vurguluyor. Ancak olası bir arz fazlası beklentisinin fiyatların yükselişini sınırlayacağı görüşü öne çıkıyor.
Jeopolitik faktörler de tabloyu karmaşık hale getiriyor. ABD Başkanı Donald Trump’ın Hindistan ile gümrük vergileri üzerinden yürüttüğü pazarlık, küresel petrol ticaretine yönelik yeni belirsizlikler doğuruyor. Washington’un Rusya’dan petrol ithalatına vergi koyması ve buna karşılık Hindistan’a sunduğu öneriler, enerji piyasalarında siyasi riskleri artırıyor. Ancak bu teklifin ne zaman yapıldığı veya müzakerelerin yeniden başlayıp başlamayacağı belirsizliğini koruyor.
Tüm bu gelişmeler ışığında, petrol piyasalarının kısa vadede dar bir aralıkta dalgalanmayı sürdürmesi olası görünüyor. Arz-talep dengesi üzerinde OPEC+ kararları belirleyici olurken, jeopolitik gelişmeler ve ticaret politikaları fiyatların yönünü tayin eden kritik faktörler olarak öne çıkacak. Bu noktada yatırımcıların, sadece arz kısıtlamaları ya da yaptırımların değil, küresel talep görünümünün de fiyatlar üzerinde uzun vadeli belirleyici olduğunu gözden kaçırmaması gerekiyor.









