Faiz, Kur ve Borsa Üçgeninde Ekonomi Yönetiminin Yol Haritası

Ekonomi yönetiminin son dönemdeki politikalarına bakıldığında temel hedefin, yüksek borçlanma maliyetleriyle sıkışan reel sektöre nefes aldırmak olduğu görülüyor. Şirketler, özellikle üretim ve ihracat odaklı olanlar, mevcut faiz oranlarıyla yatırım yapamaz hale gelirken, borç servisinde ciddi sıkıntılar yaşamaya başladı. Bu noktada faiz indirimi kaçınılmaz bir araç olarak öne çıkıyor. Ancak faizlerin tek başına düşürülmesi dengeleri daha da bozabileceği için, beraberinde kur ve enflasyon denklemine dikkat edilmesi gerekiyor.

Kur dengesinin korunması, faiz indirimi kadar kritik bir unsur. Çünkü Türkiye gibi ithalata bağımlı bir ekonomide döviz kurundaki ani sıçramalar, üretim maliyetlerini hızla artırıyor ve enflasyonun yeniden alevlenmesine yol açıyor. Bu nedenle ekonomi yönetiminin yapmaya çalıştığı şey, kontrollü bir kur artışıyla dengeli bir geçiş sağlamak. Yani ne aşırı değerli bir TL, ne de kontrolden çıkan bir döviz kuru isteniyor. Bunun için Merkez Bankası rezerv yönetimi, regülasyonlar ve zaman zaman sözlü yönlendirmeler devreye giriyor.

Diğer bir strateji ise borsanın desteklenmesi. Talebin dövizden uzaklaştırılarak borsaya yönlendirilmesi, ekonomi yönetimi açısından hem sermaye piyasalarının güçlenmesini sağlar hem de kur üzerinde baskıyı azaltır. Borsa İstanbul’un yukarı yönlü hareketine izin verilmesi, yatırımcıların alternatif getiri kanalı bulmasına olanak tanır. Böylece döviz talebinin bir kısmı hisse senetlerine kaydırılmış olur. Bu, kısa vadede en mantıklı çıkış yollarından biri olarak görülüyor.

Ancak burada unutulmaması gereken birkaç kritik nokta var. İlki, borsanın sağlıklı ve kalıcı bir yükseliş için yalnızca yönlendirmeyle değil, güven unsuruyla da desteklenmesi gerektiği. Şeffaflık, şirket bilançolarının güçlendirilmesi, yatırımcı güveni ve hukuki çerçevenin sağlamlığı olmadan borsa hareketleri kırılgan kalmaya devam eder. İkincisi ise, faiz indirim süreci kontrollü bir şekilde yapılmazsa yabancı sermaye çıkışları hızlanabilir ve bu da kuru baskılayarak ters etki yaratabilir.

Özetle, ekonomi yönetimi aslında faiz, kur ve borsa arasında hassas bir denge kurmaya çalışıyor. Reel sektöre ucuz finansman sağlamak istiyor ama bunun enflasyona dönüşmemesi için dövizde ani dalgalanmaları engellemek zorunda. Aynı zamanda yatırımcıyı kurdan uzak tutarak borsaya yönlendirmek istiyor. Bu strateji, doğru uygulanırsa ekonomiye nefes aldırabilir. Ancak küçük bir hata, zincirleme reaksiyonlarla süreci zorlaştırabilir. Dolayısıyla bundan sonraki dönemde atılacak adımların zamanlaması ve koordinasyonu belirleyici olacak.