Erişimin Çok Boyutluluğu ve Ekonomik Eşitsizlik

Ekonomik eşitsizlik, tarih boyunca farklı biçimlerde varlığını sürdürdü. Ancak dijital çağda bu eşitsizlik, yalnızca gelir ve servet farkıyla değil; bilgiye, teknolojiye, eğitime, internete, sağlığa ve hatta sosyal ağlara erişimle daha karmaşık ve çok katmanlı hâle geldi. Bu nedenle günümüzde eşitsizlik kavramı, salt ekonomik göstergelerle ölçülemez. Artık “erişim” temel bir ayrım çizgisi hâline gelmiş durumda ve bu erişimin çok boyutluluğu, toplumlar arası değil, aynı zamanda toplumlar içindeki ayrışmayı da derinleştiriyor.

Bir bireyin eğitim alması, finansal hizmetlerden faydalanması, sağlık sistemine ulaşabilmesi veya demokratik sürece katılabilmesi, çoğu zaman teknik olarak erişime bağlıdır. Ancak erişim, yalnızca fiziksel ya da teknik varlıktan ibaret değildir; aynı zamanda ekonomik kapasite, dijital okuryazarlık, kültürel bağlam, dil engeli, altyapı kalitesi ve zaman gibi faktörleri de içerir. Örneğin bir bölgede internet altyapısı olabilir, ancak bu hizmete abone olmak için gereken gelir düzeyi ya da cihazlara sahip olma durumu yetersizse, oradaki bireyler fiilen dijital dünyaya dahil değildir.

Erişimin çok boyutluluğu, en çok eğitimde kendini gösteriyor. Pandemi döneminde uzaktan eğitime geçilmesi, bu farkı gözler önüne serdi. Bilgisayarı, sessiz bir çalışma ortamı ve güvenilir internet bağlantısı olan çocuklarla, bunlardan yoksun olanlar arasında büyük bir uçurum oluştu. Bu uçurum yalnızca bir yıllık akademik başarı farkı yaratmadı; aynı zamanda özgüven, geleceğe dair umut, dijital beceri gelişimi gibi alanlarda da kalıcı etkilere yol açtı. Böylece erişim eşitsizliği, kısa vadeli değil, kuşaklar arası bir eşitsizliğe dönüştü.

Benzer bir durum finansal hizmetlerde de geçerli. Bankacılık sistemine erişimi olmayan bireyler, yatırım yapma, tasarruf etme, kredi kullanma veya dijital ödeme yapma gibi olanaklardan mahrum kalıyor. Bu durum, onları kayıt dışı ekonomiye itiyor ve uzun vadede ekonomik büyümeden pay alma şanslarını düşürüyor. Gelişmiş ülkelerde bile, düşük gelirli bireyler ile yüksek gelirli bireyler arasında finansal okuryazarlık ve hizmet kullanım sıklığı açısından önemli farklar bulunuyor.

Sağlık sistemine erişim de benzer bir çok katmanlı yapıya sahip. Sadece bir hastanenin fiziksel olarak yakında olması yeterli değil; sağlık sigortası, ulaşım imkânı, bilgiye dayalı karar verme becerisi ve uygun zaman ayırabilme gibi faktörler, hizmetten etkin şekilde yararlanmayı doğrudan etkiliyor. Pandemide sağlık sistemlerinin zorlandığı ülkelerde, bu katmanlı eşitsizlik çok daha görünür hâle geldi. Aşıya, ilaca veya test hizmetlerine daha kolay erişebilen gruplar ile diğerleri arasındaki farklar, ölüm oranlarına dahi yansıdı.

Tüm bu örnekler, erişimin çok boyutlu yapısının ekonomik eşitsizliği derinleştirdiğini ortaya koyuyor. Artık yoksulluk, sadece az kazançla açıklanabilecek bir durum değil; aynı zamanda sistem dışı kalma, imkanlara yabancılaşma ve dijital çağın getirdiği olanaklara ulaşamama hâli. Yani eşitsizlik sadece cebimizde değil, ekranlarımızda, ağ bağlantılarımızda, kimlik bilgilerimizde ve zaman kullanım biçimlerimizde yaşanıyor.

Bu noktada politika yapıcıların görevi, yalnızca gelir dağılımını dengelemek değil, aynı zamanda erişimin tüm bileşenlerini dikkate alan kapsayıcı modeller geliştirmek olmalı. Eğitimde cihaz ve internet desteği kadar pedagojik içerik eşitliği, finansta dijital kapsayıcılık kadar güvenlik ve sadelik, sağlıkta sigorta kapsamı kadar bilinçlendirme faaliyetleri gibi çok yönlü çözümler geliştirilmeli. Eşitsizlikle mücadele, yalnızca pastayı büyütmekle değil, herkesin bu pastaya aynı mutfak kapısından ulaşabilmesini sağlamakla mümkün olur.

Gelecek, erişim kapasitesine göre şekillenecek. Bu erişim hakkaniyetli bir şekilde paylaşılmazsa, toplumların içindeki kırılganlık artacak, ekonomik büyüme adaletsiz biçimde dağılacak ve toplumsal uyum tehdit altına girecek. Bu nedenle erişimi yalnızca bir altyapı meselesi olarak değil, bir adalet meselesi olarak görmek zorundayız. Ekonomik eşitsizliği çözmenin yolu, erişimin derinliklerini anlamaktan ve bu çok katmanlı yapıyı eşitleyici politikalarla dönüştürmekten geçiyor.