Mevduat Piyasasında Stopaj Şoku: Yatırımcı Kaybederken Bankalar Faizleri Geri Çekti

Kısa vadeli standart TL mevduata uygulanan stopaj oranlarının Cumhurbaşkanı kararıyla 2,5 puan artırılması, mevduat yatırımcısı açısından tam bir hayal kırıklığı yarattı. Bu kararın hemen ertesi gününde bankaların mevduat faiz oranlarını düşürmesi ise yatırımcının vade sonu getirisindeki kayıpları daha da derinleştirdi. Böylece zaten yüksek enflasyon karşısında reel getirisi eriyen mevduat yatırımcısı, stopaj ve faiz darbesini aynı anda yaşamış oldu.

6 aya kadar vadeli standart TL mevduatta stopaj oranı yüzde 15’ten yüzde 17,5’e yükseltilirken, bankacılık sektörü de bu gelişmeye paralel olarak mevduat faizlerini ortalama 50 baz puan indirdi. Örneğin bir gün önce yüzde 15 stopaj ve yüzde 47 faiz ile 32 gün vadeli mevduat yapabilen yatırımcı, karar sonrası aynı vadede yüzde 17,5 stopaj ve yüzde 46,5 faiz oranına razı olmak zorunda kaldı. Bu durumun somut etkisi ise vade sonu net getiride hemen hissedildi. 100 bin liralık standart TL mevduat yatırımında 32 günlük vade sonunda kayıp 139,2 lira, 46 günlük vade sonunda ise 186,7 lira olarak hesaplandı.

Dikkat çekici bir diğer detay ise bankacılık sektörünün bu stopaj artışının kendi bilançolarına doğrudan bir yük getirmemesine rağmen faiz indirimine gitmiş olması. Bankalar adeta stopaj artışını fırsat bilerek mevduat faizlerinde indirim yoluna gitti. 92 gün vadeli mevduat faiz oranları ise yüzde 45,5 seviyesinde sabit bırakıldı. Yani faiz indirimleri daha çok kısa vadeli mevduata yansıdı.

Tüm bu gelişmeler yaşanırken, piyasalar aslında temmuz ayı için farklı bir beklenti içindeydi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın temmuzda faiz indirim döngüsüne başlayabileceği öngörülüyordu. Bu beklenti doğrultusunda uzmanlar da TL’ye olan ilgiyi canlı tutmak adına stopaj oranlarında indirime gidilmesini bekliyordu. Ancak Cumhurbaşkanı kararıyla bunun tam tersi oldu ve stopaj artışı açıklandı. Bu karar piyasa tarafından da anlamlandırılamadı. Nitekim yükselen enflasyon ortamında mevduat yatırımcısının korunmasının zorlaştığı bir dönemde, getirinin bir kısmının stopaj yoluyla vergilendirilmesinin, TL varlıklara olan ilgiyi törpüleyebileceği değerlendirmeleri yapılıyor.

Diğer yandan standart TL mevduata olan ilgi aslında son haftalarda yeniden canlanma göstermişti. 19 Mart’ta İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’na yönelik gözaltı ve tutuklama sonrası düşüş yaşayan standart TL mevduatın toplam mevduattaki payı yüzde 57,43’e kadar gerilemişti. Ancak BDDK’nın 4 Temmuz ile biten hafta verilerine göre bu oran yüzde 59,21’e çıkarak 19 Mart öncesi seviyesine yaklaşmıştı. Ne var ki, son stopaj artışı ve bankaların faiz indirim hamleleri, yeni bir kırılmanın habercisi olabilir.

Kur korumalı mevduat tarafında ise zaten haftalardır süren bir çözülme yaşanıyor. Geçen hafta bu alanda 9,2 milyar liralık bir düşüş kaydedildi ve kur korumalı mevduat bakiyesi 534,6 milyar liraya gerileyerek toplam mevduatın yalnızca yüzde 2,37’sine indi. Dolarizasyon oranı ise 4 Temmuz itibariyle yüzde 40,79 ile mart öncesindeki seviyelerin yakınına geldi. Bu durum döviz talebinin yeniden güç kazandığına işaret ediyor.

Tüm tabloya bakıldığında, stopaj artışı ve bankaların faiz indirimlerinin çifte baskısı altında kalan TL mevduat yatırımcısı, zaten yüksek enflasyon nedeniyle eriyen reel getirisinin daha da zayıfladığını görecek gibi duruyor. Bu da yatırımcıyı yeniden alternatif araçlara, özellikle döviz ve borsaya yönlendirebilir. Ekonomi yönetiminin TL’ye ilgiyi korumak için önümüzdeki süreçte nasıl bir politika izleyeceği merak konusu. Sürdürülebilir bir finansal istikrar için, mevduat yatırımcısının getirilerinin makul düzeyde tutulması ve sık sık değişen stopaj gibi vergi yüklerinin öngörülebilir kılınması kritik önem taşıyor. Aksi halde tasarruf sahibinin güveninin zedelenmesi, uzun vadede hem mevduat tabanını daraltabilir hem de bankacılık sektörünün kaynak maliyetlerini daha da karmaşık hale getirebilir.