Bugün gözler bir kez daha ABD Merkez Bankası’nda. TSİ 21.00’de yayımlanacak olan Haziran ayı toplantı tutanakları, finans dünyasının heyecanla beklediği bir metin olma özelliği taşıyor. Yatırımcılar ve analistler, tutanaklardan özellikle faiz indirimlerinin ne kadar yakın olabileceğine dair ipuçları almaya çalışacak. Çünkü küresel piyasaların kaderini şu anda en çok belirleyen unsur, Fed’in sıkı para politikasından ne zaman geri adım atacağı sorusu.
Fed’in Haziran toplantısında politika faizini yüzde 5,25 – yüzde 5,50 aralığında sabit tutması kimse için sürpriz olmamıştı. Ancak o toplantıda yayınlanan “dot plot” yani nokta grafiği, komite üyelerinin yılın kalanında iki faiz indirimi öngördüğünü göstermişti. Bu durum piyasalarda kısa süreli bir iyimserlik yaratmıştı. Fakat sonrasında gelen güçlü istihdam verileri, bu iyimserliği gölgede bıraktı. Haziran ayına ait tarım dışı istihdam raporunun beklentileri aşması, Fed’in enflasyonla mücadelesinin henüz tamamlanmadığı algısını güçlendirdi. Bu nedenle Temmuz toplantısında faiz indirimi beklentileri büyük oranda rafa kalktı. Şu an vadeli piyasalarda Temmuz toplantısında faizlerin sabit kalma olasılığı yüzde 95 gibi oldukça yüksek bir seviyede fiyatlanıyor. Buna karşın Eylül toplantısında bir indirim olasılığı yüzde 63 ile daha mütevazı bir beklenti olarak öne çıkıyor.
ABD’de çekirdek enflasyonun dört ay üst üste beklentilerin altında gelmesi ise Fed’in elini rahatlatan başlıca unsurlardan biri. Bu veriler, sıkı para politikasının meyvelerinin toplanmaya başlandığını gösteriyor. Bazı Fed üyelerinin Temmuz için dile getirdiği “yumuşak” mesajlar da bu tabloyu desteklemişti. Ancak istihdam piyasasındaki direnç, Fed üyelerini ikiye bölen temel mesele olarak ortaya çıkıyor. Haziran ayındaki nokta grafiğinde de bunun izlerini görmüştük. Bazı üyeler bu yıl iki faiz indirimi beklerken, bazıları hiç indirim öngörmüyordu. Morgan Stanley analistleri, bu ayrışmanın perde arkasındaki gerekçelerin bugünkü tutanaklarda detaylı biçimde görülebileceğine dikkat çekiyor. Daha şahin üyeler, artan işsizlik beklentilerine ya da ticaret politikalarının (örneğin tarifelerin) enflasyon üzerindeki potansiyel baskılarına odaklanarak temkinli duruşlarını gerekçelendirebilirler.
Diğer taraftan Cleveland Fed Başkanı Beth Hammack gibi isimlerin, faiz oranlarının uzun süre yüksek tutulması gerektiğine dair görüşlerinin tutanaklarda yer bulması da kuvvetle muhtemel. Yine de analistler, bu tür şahin yorumların uç örnekler olarak kalacağını ve genel tabloya yön vermekte sınırlı etkisinin olacağını düşünüyor. Citi ekonomistleri, tutanakların genel olarak Eylül ayında bir faiz indiriminin başlamasını destekleyen görüşlerin ağır bastığını teyit edebileceği kanaatinde. Bu da yatırımcılar açısından yılın ikinci yarısındaki kritik dönüm noktasının Eylül olacağına dair güçlü bir sinyal anlamına gelebilir.
Fed Başkanı Jerome Powell, Haziran toplantısı sonrası düzenlediği basın toplantısında oldukça tarafsız bir duruş sergilemişti. Powell’ın sözleri net bir yön işareti vermekten ziyade, veriye bağlı kalacaklarını yineleyen bir çerçevede kalmıştı. Dolayısıyla bugünkü tutanakların, Powell’ın nötr açıklamalarının ardındaki gerçek tartışmaları ve Fed içindeki dengeyi daha açık biçimde ortaya koyması bekleniyor. Belki de piyasalar için en kritik detay bu olacak. Çünkü yatırımcıların temel amacı, sadece faizlerin ne zaman indirileceğini görmek değil, aynı zamanda bu indirimlerin hızının ve derinliğinin ne olabileceğini de kestirebilmek.
Tüm bu tablo bize şunu gösteriyor: Fed, pandemiden sonra yaşanan yüksek enflasyonu dizginlemek için attığı sert adımlardan artık yavaş yavaş geri dönmeye hazırlanıyor. Ancak bunu yaparken son derece temkinli ilerliyor. Bir yanda beklentilerin altında kalan enflasyon verileri, diğer yanda hala sıcak kalan işgücü piyasası… Bu ikilem Fed’in politika setini şekillendirirken, yatırımcıların da tedirgin şekilde faiz karar takvimini izlemelerine neden oluyor.
Belki de asıl risk, faiz indiriminin çok gecikmesi değil, çok aceleye getirilmesi olur. Çünkü Fed, eğer istihdamdaki dayanıklılığı yanlış yorumlayıp hızlı bir gevşemeye giderse, bu kez enflasyon yeniden başını kaldırabilir. Öte yandan fazla geç kalınırsa da ekonomide istenmeyen bir durgunluk riski belirebilir. İşte bugünkü tutanaklar, bu karmaşık yol ayrımında Fed’in hangi argümanları masada tuttuğunu ve nasıl bir denge arayışında olduğunu daha net gösterecek. Bu nedenle yalnız ABD için değil, küresel piyasalar için de fazlasıyla kritik.
Eklemek gerekirse, dünya ekonomisinin hala birçok cephede kırılgan olduğu bir dönemdeyiz. Çin’in yavaşlayan büyümesi, Avrupa’nın durgunluk sınırındaki hali, jeopolitik riskler ve tedarik zinciri sıkıntıları… Bütün bunlar Fed’in kararlarının etkisini küresel çapta daha da hassas hale getiriyor. Dolayısıyla bu akşam yayımlanacak tutanakların satır araları, yalnız Wall Street’te değil, İstanbul’dan Frankfurt’a kadar geniş bir coğrafyada yankı bulacak. Eylül ayına kadar daha çok veri göreceğiz; ama şimdilik piyasaların gözü kulağı Fed’in tutanaklarında olacak. Bu metin, ekonominin yol haritasını yeniden şekillendirebilir.










