Yatırımcının En Büyük Sorusuna Gerçek Bir Cevap: Neye Yatırım Yapmalı?

Bugün sokakta rastladığınız herhangi bir yatırımcının ya da yatırım yapmak isteyen kişinin ilk sorusu şudur: “Neye yatırım yapmalı?” Bu soru, yüzyıllardır değişmeyen bir temel endişenin yansımasıdır. İnsan, emeğinin karşılığını güvence altına almak, geleceğe taşımak ve daha da çoğaltmak ister. Ancak asıl mesele, yalnızca varlık satın almak değil; sizin için çalışan bir sisteme yatırım yapabilmektir. İşin özü budur.

Çoğu zaman yatırım denince akla altın gelir. Altın binlerce yıldır zenginlik sembolüdür. Sarıdır, parlar, dünya üzerinde sınırlı miktarda bulunur. Ancak altın, alıp kasanıza koyduğunuzda orada öylece durur. Yeni altın üretmez, çoğalmaz. Sadece değerinin artmasını beklersiniz. Yani altın, sizin için çalışan bir varlık değil, “duran” bir varlıktır.

Petrol almak bir başka alternatiftir. Petrol fiyatları zaman zaman hızlı artışlar yaşayabilir, savaşlar, krizler ve üretim kesintileri fiyatları yukarı çeker. Fakat petrol de sizin için yeni kuyular açmaz. Sadece varil fiyatına bağımlı kalırsınız. Yani potansiyeli sınırlıdır.

Gayrimenkul, yani ev ya da dükkan almak Türkiye’de adeta gelenekselleşmiş bir yatırımdır. “Toprak her zaman kazandırır” der büyüklerimiz. Gerçekten de kira getirisi vardır, uzun vadede değer artışı yaşar. Ama bir yandan da eskiyerek bakım ister, kiracı problemi çıkarır, yeri iyi değilse satmakta bile zorlanırsınız. Dolayısıyla belli ölçüde gelir sağlar ama kendi başına büyümez.

Peki ya bir şirkete ortak olursanız? İşte burada durum değişir. Hisse senetleri alarak bir şirkete ortak olduğunuzda, o şirket sizin adınıza çalışmaya başlar. Siz tatile çıkmışken bile onlar genel kurul yapar, yeni fabrikalar kurar, AR-GE’ye para harcar, ihracat pazarları kovalar. Yönetim kurulu yeni stratejiler belirler, CEO’su sabahın köründe toplantıya girer. Siz tüm bunları yapmazsınız ama yine de büyüyen bu işin meyvesini toplarsınız. Çünkü hisse sahibi olarak şirketin gelecekteki kazançlarına ortaksınızdır.

Üstelik bazı şirketler kar payı (temettü) dağıtır. Yani bir noktada, çalışmadan maaş almak gibi, kasanıza doğrudan nakit girer. Bazıları sürekli büyür, yeni sektörlere girer, satın almalar yapar. Böylece sizin servetiniz, gerçek anlamda “uyurken bile” artar.

Elbette borsada yatırım risklidir, bunu kimse inkâr edemez. Ama doğru sektör, doğru şirket ve uzun vadeli bakış açısıyla hisse senedi, yatırım araçları arasında en dinamik olanıdır. Zira diğerleri sadece duran, sınırlı getiri sunan ya da değer artışı için dış koşullara bağımlı varlıklarken; şirketler durmadan çalışır, üretir, pazar kazanır ve geleceği tasarlar.

Bu yüzden yatırım yalnızca “ne almalı?” sorusu değildir. Asıl soru “kim benim için çalışacak?” sorusudur.
Cevap da basittir: Akıllı yatırım, sizin yerinize çalışan bir sisteme, yani iyi yönetilen şirketlere ortak olmaktır.