Bitcoin Yeni Rekora Koşuyor: Peki Sürdürülebilir mi?

Bitcoin (BTC), son günlerde yatırımcıların yüzünü güldüren güçlü bir ralliyle yeniden manşetlerde.

ABD’nin Vietnam ile yaptığı ticaret anlaşmasının ardından tarifeleri %46’dan %20’ye çekmesi, piyasada risk iştahını artırarak Bitcoin’i 109 bin doların üzerine taşıdı. Böylece BTC, 12 Haziran’dan bu yana en yüksek seviyesine ulaştı. Bu yükselişin yalnızca Bitcoin ile sınırlı kalmadığını, Ethereum’un (ETH) da %5,58 değer kazanarak 2.564 dolara çıktığını gördük. Ancak bu hareketlerin kalıcı bir boğa piyasasına mı işaret ettiği, yoksa makro likidite dalgalarıyla sınırlı kısa süreli bir nefeslenme mi olduğu hâlâ tartışma konusu.

BTC Markets analisti Rachael Lucas’a göre, Bitcoin fiyatındaki bu güçlü performansın temelinde, özellikleA M2 para arzında gözlemlenen artış yatıyor. Lucas, “Bu artış doğrudan olmasa bile, belli bir gecikmeyle kripto gibi riskli varlıklara akıyor” diyerek para politikasının etkisinin gecikmeli olduğuna işaret ediyor. Yani basılan veya piyasaya sürülen ekstra likidite, önce geleneksel piyasalarda dolaşıyor, sonrasında risk iştahının artmasıyla daha volatil yatırım araçlarına yöneliyor.

Bununla birlikte Lucas, Bitcoin’in rekorları zorlaması için yalnızca likiditenin yeterli olmayacağını, “net ve sürekli bir katalizör”e ihtiyaç duyduğunu açıkça vurguluyor. Ona göre bu katalizör; ABD Merkez Bankası’ndan (Fed) gelecek faiz indirimi sinyali, yeni bir Bitcoin ETF furyası ya da kurumsal yatırımcıların portföylerinde Bitcoin’e daha fazla yer açması olabilir. Nitekim Bitcoin’in son rallisinin de esas olarak kurumsal yatırımcıların alımlarıyla desteklendiği bir sır değil. Kurumlar piyasalara girdiğinde, fiyat hareketleri daha az bireysel yatırımcı psikolojisine, daha çok makroekonomik verilere bağlı hale geliyor. Bu da piyasayı, faiz kararları veya büyüme beklentileri gibi dışsal faktörlere karşı daha hassas bir hale getiriyor.

SignalPlus Insights Başkanı Augustine Fan’ın yorumları da bu tabloyu destekliyor. Fan, Bitcoin’in yükselişinde kurumsal sermayenin oynadığı kritik rolü hatırlatarak, BTC’nin rezerv varlık olarak benimsenmesi ve teminat olarak kullanımının yaygınlaşmasının fiyat üzerinde yukarı yönlü baskı yaratabileceğini söylüyor. Bu görüş, uzun vadede Bitcoin’in yalnızca “riskli bir yatırım aracı” değil, aynı zamanda kurumsal bilançolarda nakit alternatifine dönüşebileceği tezini güçlendiriyor.

Öte yandan Ethereum için manzara biraz daha karmaşık görünüyor. Fan’a göre ETH’nin kaderi büyük ölçüde merkeziyetsiz finans (DeFi) projelerinin başarısına bağlı. Bu ekosistem, mevcut finansal sistemin daha şeffaf, aracısız ve düşük maliyetli bir yapıya kavuşmasını vaat ediyor. Ancak DeFi projelerine sermaye girişlerinin yavaşlaması, ETH’nin performansında zaman zaman kırılganlık yaratabiliyor. Bu da Ethereum’un Bitcoin kadar “makro anlatıya” sahip olmadığını gösteriyor.

Tüm bunların yanında, altcoin piyasası da yeni sermaye girişlerinin görece yavaşladığı, yatırımcı iştahının daha seçici hale geldiği bir dönemden geçiyor. Bu, özellikle küçük ve orta ölçekli projelerde volatilitenin artmasına, büyük rallilerin yerini daha yatay seyirlere bırakmasına neden oluyor.

Sonuç olarak Bitcoin’in 109 bin doları aşması elbette piyasa için olumlu bir sinyal. Ancak fiyatın sürdürülebilir şekilde rekorlar kırması, büyük ölçüde küresel likidite koşullarına, Fed’in para politikası duruşuna ve kurumsal yatırımcı ilgisinin devam edip etmeyeceğine bağlı olacak. Kripto piyasasında balinaların attığı taşın oluşturduğu dalgalar, küçük yatırımcılar için hem fırsat hem de risk anlamına geliyor. Bu yüzden yatırımcıların heyecana kapılmadan, küresel makro dengeleri de gözeterek pozisyon almaları her zamankinden daha önemli hale geliyor.