Emekliye Zam Sevincinin Ardındaki Gerçekler

Ülkemizde milyonlarca SSK ve Bağ-Kur emeklisi için uzun süredir büyük bir merak konusu olan maaş zamları nihayet netleşti.

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) haziran ayı enflasyon verilerini açıklamasıyla birlikte yılın ilk altı ayındaki toplam enflasyon oranı yüzde 16,67 olarak belirlendi. Böylece SSK ve Bağ-Kur emeklilerinin temmuz ayında alacağı zam da aynı oranda yani yüzde 16,67 olarak kesinleşti. Ocak ayında yüzde 15,75 zam almış olan emekliler, yılın ikinci yarısına da benzer büyüklükte bir artışla girmiş oldu.

Elbette bu haber, sabit gelirli milyonlar için ilk bakışta sevindirici. Zira yükselen kira, elektrik, doğalgaz ve temel gıda fiyatları karşısında maaşları sürekli eriyen emekliler bir nebze de olsa nefes alacaklarını düşünüyor. Ancak işin daha derinine bakıldığında manzaranın o kadar da iç açıcı olmadığı ortaya çıkıyor. Zira açıklanan resmi enflasyon oranı her ne kadar yüzde 16,67’lik zamma zemin hazırlamış olsa da, sokaktaki gerçek hayat pahalılığı TÜİK rakamlarının çok üzerinde seyrediyor. Bağımsız akademisyenlerin oluşturduğu ENAG’ın verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 68,68 gibi oldukça yüksek bir seviyede. Bu da emeklilerin maaşlarına yapılan artışın gerçekte eriyip gittiği anlamına geliyor.

Haziran ayında TÜİK, aylık enflasyonu yüzde 1,37 olarak açıkladı. Böylece yılın ilk yarısındaki altı aylık toplam enflasyon yüzde 16,67’ye ulaşarak, emeklilerin maaş artış oranını da belirledi. Daha önce tahminler haziran enflasyonuyla birlikte zam oranının yüzde 17 civarında olacağı yönündeydi ve nitekim gerçekleşme bu beklentiyi doğruladı. Fakat ne yazık ki bu artışın emeklilerin hayat standartlarında kayda değer bir iyileşme sağlaması pek mümkün görünmüyor. Çünkü maaş artışları, büyük ölçüde geçmiş altı ayın fiyat artışlarına yetişmeye çalışıyor. Oysa raflardaki etiketler, kiralık ev ilanları ve faturalar sürekli ileriye gidiyor. Yani daha maaşlar cebe girmeden o zam farkı neredeyse buhar olup uçuyor.

Diğer taraftan memurlar ve memur emeklileri toplu sözleşme gereği zaten temmuz ayında yüzde 5 zam alacaklar. Bunun üzerine, ilk altı aylık enflasyonun yüzde 6’lık sözleşme zammını aşan kısmı enflasyon farkı olarak maaşlara yansıyacak. Böylece memur ve memur emeklilerinin zam oranı da daha yüksek olacak. Bu durum SSK ve Bağ-Kur emeklileri ile memur emeklileri arasındaki gelir farkının daha da açılmasına yol açacak gibi duruyor.

Aslında Türkiye’de en büyük sorunlardan biri enflasyonun yapışkan hale gelmiş olması. Yani fiyatlar bir kez yükseldikten sonra geri gelmiyor. Örneğin son bir yılda konutta yüzde 65’in üzerinde artış yaşandı. Gıdada yüzde 30’un üzerindeki yıllık artış, ulaştırmada ise yüzde 27,72’lik yükseliş emeklilerin temel harcamalarını doğrudan etkiliyor. TÜİK verilerine göre haziran ayında bile konutta yüzde 2,62, ulaştırmada yüzde 2,38 artış yaşandı. Gıda harcamalarında aylık bazda küçük bir gerileme olsa da genel tablo fiyatların sürekli tırmandığını gösteriyor.

Tüm bu gerçekler ışığında, temmuz ayında alınacak zamlar elbette emekliler için kısa vadeli bir rahatlama yaratacak. Ancak bu rahatlığın ömrü, ne yazık ki birkaç fatura dönemi kadar kısa. Emeklinin cebine giren para biraz daha fazla görünse de, kasaba, manava, pazara gidildiğinde bu artışın anlamı hızla yok oluyor. Uzun vadede ise enflasyonla mücadelede kararlı yapısal adımlar atılmadıkça maaş zamları ancak günü kurtarmaya yarayacak. O da tam anlamıyla kurtarmaya bile yetmeyecek.

Bu yüzden asıl beklenti; artık maaş zamlarının değil, fiyat artışlarının makul seviyelere çekilmesi olmalı. Çünkü gerçek refah artışı, gelirlerin enflasyonun üzerinde artmasıyla değil, fiyat istikrarının sağlanmasıyla mümkün olur. Aksi halde yapılan her maaş zammı, bir sonraki zamlı faturaya ya da market sepetine kadar teselli olmaktan ileri gidemeyecek.