Piyasalarda Yeni Dalga: Powell’ın Sözleri Sonrası Faiz İndirimi Beklentisi Tırmandı

ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Jerome Powell’ın Portekiz’in Sintra kentinde düzenlenen merkez bankacılığı konferansında yaptığı açıklamalar, küresel finans piyasalarının nabzını yeniden hızlandırdı. Powell’ın sözleri, her zamanki gibi doğrudan bir sinyal içermese de, satır aralarındaki belirsizlik ve “verilere bağlıyız” vurgusu, piyasa oyuncularının hayal gücünü harekete geçirmeye yetti. Özellikle de Temmuz ayında faiz indirimi gelip gelmeyeceği konusundaki beklentiler açısından…

Powell’a Temmuz ayında faiz indirimi için henüz erken olup olmadığı sorulduğunda verdiği “söyleyemem” cevabı, ilk bakışta nötr bir yanıt gibi dursa da, aslında piyasalar için kapıyı açık bırakmak anlamına geldi. Çünkü daha önceki toplantı ve konuşmalarda Fed yetkilileri, özellikle ilk yarıda faiz indirimine gitme olasılığını fazlasıyla geri plana atmış, enflasyonun yeterince soğumadığına dair endişelerini sık sık dile getirmişlerdi. Oysa Powell, bu kez “veriler belirleyecek” diyerek, tamamen makroekonomik göstergelere endeksli bir karar mekanizması çizdi.

Bu da yatırımcıların, istihdam ve enflasyon gibi kilit göstergelerde gelecek sürpriz yavaşlamaların Fed’i düşündüğünden daha erken harekete geçmeye zorlayabileceği senaryosunu yeniden masaya koymasına neden oldu. Nitekim Powell’ın açıklamalarının hemen ardından, kısa vadeli faiz oranı vadeli işlemleri Temmuz ayı toplantısında faiz indirimi olasılığını yaklaşık dörtte bir seviyesine yükseltti. Bu oran daha önce beşte birin de altındaydı. Başka bir ifadeyle, piyasalar Powell’ın sözlerinden sonra Temmuz toplantısına dair faiz indirimi ihtimalini daha yüksek fiyatlamaya başladı.

Ancak daha çarpıcı olan, vadeli işlemlerin Eylül ayına kadar bir faiz indiriminin neredeyse kesin gözüyle bakılması. Bu durum, yatırımcıların yıl sonuna kadar iki ek faiz indirimi daha beklediği gerçeğiyle birleşince, Fed’in önündeki yol haritasına ilişkin beklentilerin ne kadar hızlı şekil değiştirdiğini gösteriyor. Elbette bu tablo, enflasyonun yaz aylarında ciddi bir ivme kaybetmeye devam edeceği ve ABD ekonomisinin “yumuşak iniş” rotasında kalacağı varsayımına dayanıyor. Eğer istihdam piyasasında beklenmedik bir zayıflama baş gösterirse ya da tüketici harcamaları daha hızlı soğursa, Fed’in faiz indirimleri için beklenen takvimi daha da öne çekmek zorunda kalabileceği konuşuluyor.

Tüm bu gelişmeler, küresel sermaye akımları açısından da büyük önem taşıyor. ABD’nin faiz patikası sadece doları ve ABD tahvillerini değil, gelişen piyasaların para birimlerini, borsalarını ve borçlanma maliyetlerini de doğrudan etkiliyor. Türkiye gibi yüksek cari açık ve finansman ihtiyacı olan ülkeler açısından da Fed’in atacağı adımlar kritik olmaya devam ediyor. Powell’ın “her şey veriye bağlı” mesajı, önümüzdeki haftalarda açıklanacak ABD istihdam, TÜFE ve kişisel tüketim harcamaları (PCE) gibi göstergelerin piyasalar üzerindeki etkisini daha da artıracak. Kısacası, artık yatırımcılar her yeni veri setini adeta büyüteçle inceleyecek.

Sonuç olarak Fed’in rotası netleşmiş değil, ancak Powell’ın belirsizliğe alan tanıyan ifadeleri piyasalarda yeni umut pencereleri açmış durumda. Bu da önümüzdeki dönemde finansal piyasalarda dalgalanmaların artacağına işaret ediyor. Çünkü beklentiler yükseldikçe, hayal kırıklığı potansiyeli de aynı oranda büyüyor. Özetle, küresel ekonomi tam anlamıyla bir veri bağımlısı haline gelirken, Powell’ın ağzından çıkacak her kelime yine milyar dolarlık fiyatlamalara yön verecek.