Yatırımda Yeni Dönem: 2025 Teşvik Reformu ve Türkiye Yüzyılı Hamlesi

30 Mayıs 2025 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan Yeni Yatırım Teşvik Sistemi, Türkiye ekonomisi açısından yalnızca teknik bir düzenleme değil, aynı zamanda gelecek vizyonunun yol haritası niteliğinde. 2012’den bu yana uygulanan teşvik sisteminin günümüzün hızlı değişen ihtiyaçlarına yeterince cevap verememesi, yeni bir anlayışla tasarlanan reform ihtiyacını doğurmuştu. Bu noktada yayımlanan yeni kararname, sadece bir güncellemeden ibaret olmayıp, Türkiye Yüzyılı vizyonunun ekonomik ayağını oluşturan köklü bir dönüşüm sürecini başlatıyor.

Yeni sistem üç ana eksende kurgulanmış: proje bazlı yaklaşımla şekillenen Türkiye Yüzyılı kalkınma hamlesi, sektörel teşvikler ve bölgesel teşvikler. Bu üçlü mimariyle hedeflenen şey yalnızca yatırımcıya destek sunmak değil, aynı zamanda yatırım davranışlarını yönlendirmek, ekonomik üretimi stratejik alanlara kanalize etmek ve bölgesel kalkınmayı ivmelendirmek.

Türkiye Yüzyılı kalkınma hamlesi başlığı altında toplanan projeler, devletin bizzat belirleyip onayladığı yüksek öncelikli büyük ölçekli yatırımları kapsıyor. Burada üç alt başlık öne çıkıyor: teknoloji hamlesi, yerel kalkınma hamlesi ve stratejik hamle. Özellikle stratejik hamle, cari açığı azaltmayı, dışa bağımlılığı ortadan kaldırmayı ve ileri teknolojiye dayalı üretimi desteklemeyi amaçlıyor. Bu çerçevede verilen destekler son derece güçlü: yüzde 40 kurumlar vergisi indirimi, 180 milyon TL’ye kadar faiz veya makine desteği, bölgesel olarak 8 ila 12 yıl arasında değişen SGK prim teşvikleri dikkat çekiyor. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde “Cazibe Merkezleri” uygulamasıyla birlikte teşvikler eş zamanlı olarak uygulanarak, bu bölgelerde yatırım yapmayı cazip hale getiriyor.

Sektörel teşviklerde iki ana başlık göze çarpıyor: öncelikli yatırımlar ve hedef yatırımlar. Savunma sanayi, ilaç, enerji ekipmanları, makine üretimi gibi alanlar yüksek destek kapsamına alınırken; gelişmekte olan diğer sektörler de orta düzeyde teşviklerle destekleniyor. Bu yaklaşım, Türkiye’nin küresel üretim zincirindeki konumunu daha ileri bir noktaya taşımayı hedefliyor.

Bölgesel teşvikler ise, mevcut iki ana eksene coğrafi bazlı destek avantajları ekliyor. Kalkınma düzeyi düşük bölgelerde SGK ve vergi destekleri artırılmış, bu da yatırımların sadece büyük şehirlerde değil, Anadolu’nun farklı noktalarına da yayılmasına olanak tanıyor. SGK destek süresi 6. bölgede 12 yıla kadar çıkarılmış durumda. Bu politikalar sadece ekonomik değil, sosyal etkileri açısından da önemli. Bölgesel dengesizliklerin azaltılması, iç göçün önlenmesi ve yerinde kalkınmanın sağlanması hedefleniyor.

Yeni sistemin dikkat çeken bir diğer boyutu ise destek kalemlerinin çeşitlendirilmesi ve güçlendirilmesi. KDV istisnası tüm yatırım mallarını kapsarken, gümrük vergisi muafiyeti tüm ithal makine ve teçhizat için geçerli hale getirilmiş. Kurumlar vergisi indirimi yüzde 20 ile 50 arasında değişiyor; yatırım katkı oranları ise yüzde 60’a kadar çıkabiliyor. Ayrıca faiz desteği, SGK işveren primi desteği ve yatırım yeri tahsisi gibi klasik destek unsurları da devam ediyor. En dikkat çekici yeniliklerden biri olan “makine desteği” ise yatırımın yüzde 25’inin devlet tarafından doğrudan karşılanmasını içeriyor. Bu, özellikle sermaye yoğun sektörler için çarpan etkisi yaratabilecek bir adım.

Bu reformun ekonomi politiğine baktığımızda üç temel hedef ortaya çıkıyor: yüksek katma değerli ve ileri teknoloji üretimi teşvik etmek, ithalat bağımlılığını azaltarak cari açığı kontrol altına almak ve bölgesel eşitsizlikleri gidererek kapsayıcı bir kalkınma modeli oluşturmak. Özünde bu sistem, 2023 sonrası küresel tedarik zinciri sorunlarına, yükselen korumacılık eğilimlerine ve jeopolitik kırılganlıklara karşı yerli ve milli bir yanıt niteliği taşıyor. Devletin yönlendirici, destekleyici ve stratejik yatırımcı rolü bu sistemle daha da belirginleşiyor.

2025 yatırım teşvik sistemi, yalnızca finansal destekler içeren bir paket değil; aynı zamanda Türkiye’nin üretim geleceğini şekillendirme iddiası taşıyan bir kalkınma manifestosudur. Türkiye Yüzyılı vizyonuyla uyumlu şekilde tasarlanan bu sistem, özel sektöre net bir mesaj veriyor: yüksek teknolojiye yatırım yap, bölgene değer kat, küresel rekabette yerini al; devlet tüm gücüyle yanında. Bu teşviklerin kâğıt üzerinde kalmaması, uygulanabilirliği ve bürokratik etkinliği, sistemin başarısını belirleyecek. Umarız bu reform, yalnızca bir mevzuat değişikliği olarak kalmaz; sahada üretimi, ihracatı ve istihdamı büyüten bir kalkınma hamlesine dönüşür.