Borsa, ekonomiyle ilgilenenlerin değil; aynı zamanda insan psikolojisinin, manipülasyon sanatının ve algı yönetiminin de oyun alanıdır. Burada yaşananlar çoğu zaman yalnızca rakamlarla açıklanamaz. Çünkü bazı düşüşler vardır ki, sadece finansal değil; aynı zamanda zihinsel bir operasyonun da parçasıdır. Bu yazıda, özellikle son dönemde sıkça rastlanan bir stratejiyi ele alacağız: ölümü gösterip, sıtmaya razı etmek.
Yatırımcılar, hisse senetlerinin düşüp kalkmasına alışıktır. Ancak bazı senaryolar vardır ki, düşüş doğal değil, planlıdır. Hisse senedinin değeri bir anda yüzde 10-15 gibi sert oranlarda düşürülür. Panik başlar, yatırımcılar ellerindeki varlıkları hızla satar, hatta “ne oluyor” sorusunun cevabını bulamadan ekranlarda sadece kırmızılarla baş başa kalırlar. Bu noktada “ölüm” gösterilmiştir. Yani, yatırımcıya hisse senedinin tamamen çökeceği, iflasın eşiğinde olduğu veya sistemik bir kriz yaşandığı hissi verilir. Amaç korku salmaktır.
Sonra ne mi olur? İşte tam burada, tiyatronun ikinci perdesi başlar. Hisse, kısa süre sonra yeniden toparlanır. Ancak bu toparlanma öncesinde elindeki hisseleri düşük fiyattan satan küçük yatırımcı artık dışarıdadır. Toparlanmanın başladığı yerde, “sıtma” devreye girer. Yani hâlâ düşüşte olan bir hisse gibi görünse de artık yatırımcılar “daha kötüsü olmasın” diyerek zararına alım yapmaya başlar. Kaybın daha büyük olmasından korkan yatırımcılar, ilk düşüş seviyesine göre daha düşük bir seviyeye razı olur. Zararı kabul eder, çünkü ölümle korkutulmuştur.
Bu strateji, yalnızca bireysel yatırımcıyı değil; aynı zamanda piyasanın psikolojisini de hedef alır. Sosyal medyada panik yorumlar, haber akışlarında belirsizlik içeren başlıklar, forumlarda dolaşan asılsız iddialar… Hepsi bu senaryonun birer parçası olabilir. Ne hikmetse bu süreçte, bazı kurumsal yatırımcılar ya da yüksek hacimli oyuncular dipten toplamaya başlar. Küçük yatırımcı elindekini zararına bırakırken, profesyonel oyuncular pazarlık yapmadan almaktadır.
Ölümü gösterip sıtmaya razı ettikleri an, kazanan bellidir. Hisse tekrar toparlandığında, küçük yatırımcı ya piyasaya küsmüş olur ya da çoktan treni kaçırmış. “Ben bu oyunu çözdüm” demesi için birkaç kez daha aynı döngüyü yaşaması gerekir. Ve ne yazık ki, çoğu yatırımcı bu döngüde yıpranır, hata yapar, pişman olur ve sonunda ya borsayı bırakır ya da inançsızca yatırım yapar.
Borsada akıllı olmak, sadece analiz yapmakla ilgili değildir. Aynı zamanda psikolojik manipülasyona karşı dirençli olmakla da ilgilidir. Ölüm tehditlerine karşı panik yapmadan durabilmek, sıtmayı çözüm gibi görmemek gerekir. Çünkü bazı düşüşler sadece piyasanın değil, zihninizi ele geçirmek için yapılır.
Yatırımcı olmak sadece bilanço okumak değil, oyun kurucuları ve onların oyunlarını da tanımaktır. Unutmayın, borsada her şey rakamlardan ibaret değildir. Bazen gösterilen ölüm, sizi yanlış bir hayata razı etmek için sahnelenmiş bir illüzyondur.