Üniversite yılları, hayatın sadece meslek seçimiyle değil, aynı zamanda hayata bakış açısının da şekillendiği dönemidir. Gençlik, enerjinin, merakın ve üretkenliğin zirvede olduğu bir süreçtir. Ancak ne yazık ki bu dönemde, uzun vadeli finansal planlama çoğu zaman ikinci planda kalır. Oysa ki üniversite gençliği için yatırım yapmak, yalnızca para kazanmak değil, aynı zamanda finansal okuryazarlık kazanmak, geleceğe güvenle bakmak ve erken yaşta ekonomik bağımsızlığın temellerini atmak anlamına gelir.
Birçok genç, yatırım denildiğinde aklına büyük sermayeler, karmaşık grafikler ya da sadece “parası olanların işi” gibi klişe düşünceler getirir. Oysa yatırım, küçük birikimlerle başlanan bir bilinç meselesidir. 100 liralık bir fon alımı, bir hisse senedine yapılan cüzi bir katkı ya da kripto piyasasına temkinli bir giriş; hepsi yatırım yolculuğunun ilk adımı olabilir. Buradaki asıl mesele, para miktarından çok bakış açısıdır. Çünkü yatırım yapmak, geleceğe yönelik sorumluluk almaktır. Harcamaları kontrol etmeyi, risk almayı öğrenmeyi ve sabırlı olmayı gerektirir. Bunların tamamı, yalnızca finansal anlamda değil, bireysel gelişim açısından da paha biçilemez kazanımlardır.
Üniversite çağında yatırım yapmaya başlayan bir birey, zamanın gücünü lehine kullanma avantajına da sahiptir. Bileşik getiri kavramı, erken yaşta yatırım yapanlar için adeta bir sihir gibidir. Küçük tutarlarda düzenli yapılan yatırımlar, yıllar içinde beklenenden çok daha büyük birikimlere dönüşebilir. 22 yaşında başlayan biriyle, 32 yaşında başlayan biri arasında, aynı oranda yatırım yapılmasına rağmen, fark yıllar içinde katlanarak büyür. Bu farkı yaratan şey ise zamanın sağladığı getiridir.
Yatırım yapmak üniversite gençliği için aynı zamanda özgüven demektir. Genç yaşta finansal kararlar alan bir birey, gelecekte iş hayatına atıldığında bütçe yönetiminde, girişimcilikte ve finansal planlamada daha sağlam adımlar atar. Kredi kartı borçlarına batmış, ay sonunu getirmeye çalışan değil; harcamalarını bilen, önceliklerini belirleyen, riskleri analiz edebilen bireyler olarak yetişir. Bu da hem bireysel hem toplumsal düzeyde ekonomik sağlığın temel taşlarından biridir.
Üniversite gençliği için yatırımın bir diğer boyutu da bilgiye erişimdir. Artık dijital dünyada yatırım yapmak her zamankinden daha ulaşılabilir hale gelmiş durumda. Mobil uygulamalarla hisse senedi alım-satımı yapılabiliyor, yatırım fonlarına kolayca erişilebiliyor, kripto paralardan bireysel emeklilik sistemine kadar birçok alanda gençler sadece birkaç dokunuşla yatırım yapabiliyor. Bu kadar kolay erişim imkânı varken, üniversite gençlerinin bu fırsatları değerlendirmemesi büyük bir kayıptır.
Tabii ki yatırım yaparken riskleri göz ardı etmemek gerekir. Yatırım, daima bilinçli yapılmalıdır. Sosyal medyada duyulan tavsiyelerle ya da kısa yoldan zengin olma hayalleriyle hareket edilmemelidir. Bu noktada finansal okuryazarlık devreye girer. Üniversitelerde seçmeli ders olarak dahi olsa finansal okuryazarlığın okutulması, öğrenci kulüplerinin bu alanda çalışmalar yapması, gençlerin bilinçli yatırımcılar haline gelmesinde büyük rol oynar. Yatırım bilinci sadece para kazanmayı değil, aynı zamanda tasarruf etmeyi, plan yapmayı ve geleceği öngörmeyi öğretir.
Sonuç olarak, üniversite gençliği yatırım yapmalı. Çünkü yatırım, sadece paranın değil, aynı zamanda bilincin, sabrın ve sorumluluğun da yönetilmesidir. Bugünün üniversitelileri, yarının iş insanları, yöneticileri, girişimcileri olacaklar. Ve onları diğerlerinden ayıracak en önemli farklardan biri, parayla olan ilişkilerini ne kadar erken sağlıklı hale getirdikleridir. Erken yaşta kazanılan yatırım alışkanlığı, ömür boyu sürecek bir fark yaratır.










