Ülke Nasıl Batar? Ülke Ekonomisinin Battığını Nasıl Anlarız?

Bir ülkenin batışı sadece savaşlarla, istilalarla ya da devrimlerle gerçekleşmez. Günümüzde ülkeler, görünürde bağımsızlıklarını ve yönetimlerini sürdürseler bile ekonomik olarak çökebilir, sistemlerini yitirebilir, halkını yoksulluğa mahkûm edebilir. Üstelik bu süreç çoğu zaman sessiz, derinden ve sinsice ilerler. Peki bir ülke ve ekonomisi nasıl batar? En önemlisi, bunun farkına nasıl varırız?

Bir ülkenin ekonomik çöküşü, çoğu zaman küçük ama ihmal edilen göstergelerle başlar. Dış borçlar hızla artarken üretim azalır. Tarım, sanayi, teknoloji gibi alanlarda kendi kendine yetemeyen ülkeler, dışa bağımlı hale gelir. İthalat ihracattan fazla olduğunda, cari açık kronikleşir ve döviz ihtiyacı büyür. Bu da yerel paranın değer kaybetmesine, enflasyonun tırmanmasına ve halkın alım gücünün azalmasına yol açar. Enflasyon, sadece fiyatların yükselmesi değildir; bir milletin umutlarının ve emeğinin erimesidir.

Devlet, krizleri yönetmek yerine günü kurtaran politikalarla borç bulma yarışına girerse, kaynaklar geleceğe değil borç ödemeye yönlendirilirse, çöküş hızlanır. Kamuda israf, liyakatsizlik ve yolsuzluk yaygınlaştıkça sistem bozulur. Ekonomiyle birlikte adalet, eğitim ve sağlık gibi temel yapılar da sarsılmaya başlar. Yatırımcı güvenini yitirir, gençler geleceğini başka ülkelerde aramaya başlar. Beyin göçü, bir ülkenin sadece bugününün değil yarınının da kaybedilmesidir.

Peki bir ülkenin battığını nasıl anlarız? Herkesin ortak bir sıkıntıda birleşmeye başladığı anda, yani markette, eczanede, okulda, hastanede aynı çaresizliği hissediyorsak; sokakta işsiz gençlerin sayısı artıyor, esnaf kepenk kapatıyor, orta sınıf daralıyor, halk borçla yaşar hale geliyorsa; insanlar sadece günü kurtarmaya çalışıyor, yarını planlayamıyorsa; demek ki bir şeyler yolunda gitmiyor. Basının sustuğu, eleştirinin hainlik sayıldığı, gerçeklerin üzerinin örtüldüğü bir düzende ekonomik çöküş çok daha sarsıcı olur. Çünkü sorunun teşhisi yapılmadıkça çözüm üretilemez.

Bir ülke, ancak halkı geleceğine güvenle bakabildiği sürece ayakta kalır. O güven sarsıldığında, ne kadar büyük ekonomik planlar yapılırsa yapılsın, temel eksiktir. Bu yüzden ülkenin batışı sadece ekonomiyle değil, aynı zamanda değerlerle, adaletle, şeffaflıkla ve ortak akılla ilgilidir. Batış; bir gün aniden değil, yavaş yavaş, alıştıra alıştıra gelir. En tehlikelisi de budur: İnsanlar battıklarını hissetmeden batabilirler. İşte bu yüzden, uyanık olmak, sorgulamak ve çözüm üretmek, bir ülkeyi ayakta tutan en büyük güçtür.