Bir Dönüm Noktasında Denge Arayışı
2025 yılı, küresel ekonominin teknolojik, jeopolitik ve ekolojik dönüşümlerin kesiştiği kritik bir dönem olacak. Pandemi sonrası toparlanma, Ukrayna-Rusya savaşının yarattığı dalgalanmalar ve iklim krizinin aciliyeti, ekonomileri yeni bir denge arayışına zorluyor. İşte bu karmaşık tabloda 2025’in ana temaları:
1. Teknolojik Devrim: Verimlilik Artıyor, Ancak Eşitsizlik Derinleşiyor
Yapay zeka ve otomasyon, 2025’te üretimden hizmet sektörüne kadar her alanda etkisini artıracak. Özellikle sağlık ve enerji sektörlerinde kişiselleştirilmiş çözümler öne çıkarken, üretim maliyetleri düşecek. Ancak bu ilerleme, nitelikli işgücü ile geleneksel çalışanlar arasındaki uçurumu büyütebilir. OECD verilerine göre, düşük vasıflı işlerin %20’si otomasyon riski altında. Bu durum, hükümetleri evrensel asgari gelir ve yeniden eğitim programları gibi radikal politikaları tartışmaya itecek.
2. Jeopolitik Gerilimler ve Yeni İttifaklar
ABD-Çin rekabeti, teknoloji ve ticaret savaşlarıyla 2025’te de küresel tedarik zincirlerini şekillendirecek. Batı’nın “de-risking” stratejisi, Asya ve Latin Amerika’da yeni üretim üsleri yaratırken, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi’ne cevaben AB’nin Küresel Geçit Projesi hız kazanacak. Ukrayna savaşının uzaması halinde, enerji fiyatları ve gıda güvenliği özellikle Afrika’da kırılgan ekonomileri zorlayabilir. Ayrıca, BRICS+’ın genişlemesi ve uluslararası ödemelerde alternatif para birimleri (ör. dijital yuan), dolar hegemonyasını sorgulatacak.
3. İklim Krizi: Yeşil Dönüşümün Sınav Yılı
2025, Paris Anlaşması’ndaki taahhütlerin gözden geçirileceği bir yıl olacak. Avrupa’nın Sınırda Karbon Düzenlemesi (CBAM) gibi mekanizmalar, ihracata bağımlı ekonomilerde maliyetleri artıracak. Temiz enerji yatırımları rekor seviyelere ulaşsa da (Uluslararası Enerji Ajansı’na göre 2025’te 1.7 trilyon dolar), fosil yakıttan hızlı çıkış, enerji yoksulu bölgelerde sosyal gerilimlere yol açabilir. Öte yandan, yeşil hidrojen ve modüler nükleer reaktörler gibi teknolojiler, dengeleri değiştirebilir.
4. Demografik Kırılmalar: Göç ve Yaşlanan Nüfus
Japonya ve Avrupa’da 65+ nüfusun %30’a ulaşması, emeklilik sistemlerini zorlarken, Afrika’nın genç nüfusu (ortalama yaş 20) işsizlik ve göç dalgalarıyla karşı karşıya. 2025’te nitelikli göçmen kotalarının artması ve uzaktan çalışma vizeleri, beyin göçünü yeniden tanımlayabilir. Ancak popülist siyasetler, göçmen karşıtı söylemleri körüklemeye devam edecek.
5. Borç Krizleri ve Merkez Bankalarının İkilemi
Gelişmekte olan ülkelerin toplam borcu 2025’te 100 trilyon doları aşabilir. FED ve ECB’nin enflasyonla mücadele için yüksek faiz politikası, Sri Lanka örneğinde olduğu gibi iflasları tetikleyebilir. Buna karşılık, IMF’in özel çekme hakları (SDR) ve borç erteleme inisiyatifleri (DSSI) yetersiz kalırsa, “kayıp on yıl” riski artabilir.
6. Dijital Paralara Geçiş: Finansal Sistem Yeniden Yazılıyor
Merkez bankası dijital paraları (CBDC’ler), 2025’te 20’den fazla ülkede pilot uygulamalarla test edilecek. Çin’in dijital yuan’ı, uluslararası ticarette alternatif bir araç olurken, kripto varlıkların regülasyonu küresel iş birliği gerektirecek. Ancak dijital para birimleri, finansal izlenebilirlik ve mahremiyet tartışmalarını alevlendirecek.
Sonuç: Kırılganlık ve Fırsat Arasında 2025
2025, küresel ekonominin direnç testinden geçeceği bir yıl olacak. Teknolojik atılımlar ve yeşil dönüşüm, büyüme için fırsatlar sunarken, jeopolitik gerilimler ve eşitsizlikler sistemi zorlayabilir. Bu dönemde çok taraflı kurumların reformu ve kapsayıcı politikalar, sürdürülebilir bir gelecek için anahtar olacak. 2025’i kriz değil, “yeni ekonomik düzenin doğum sancıları” olarak okumak mümkün.
— Küresel ekonominin nabzını tutanlar için 2025, uyum sağlayanların kazanacağı bir yıl olacak.