Çin’in Teknoloji ve Maden Hakimiyetine Karşı Pax Silica Koalisyonu Kuruldu
Donald Trump yönetimi, Çin’in kritik minerallerde ve gelişmekte olan teknolojilerde yıllardır büyüyen etkisine meydan okumak için yeni bir küresel ittifak başlattı. “Pax Silica Deklarasyonu” adıyla duyurulan bu girişim, Singapur, Avustralya, Japonya, Güney Kore ve İsrail’in kurucu üyeliğiyle resmen ilan edildi. Washington, bu adımı yalnızca ekonomik bir hamle değil, aynı zamanda 21. yüzyılın stratejik güç dengesini yeniden kurma girişimi olarak değerlendiriyor. Girişimin temel amacı, Çin’in nadir toprak elementleri ve yüksek teknoloji alanlarındaki fiili tekel konumuna karşı alternatif bir küresel tedarik zinciri mekanizması oluşturmak.
Deklarasyonun odağında yer alan kritik mineraller, modern ekonominin hem sivil hem askeri ayağının temeli kabul ediliyor. Elektrikli araç bataryalarından savaş uçaklarının sensör sistemlerine, yapay zeka sunucularından kuantum bilgisayarlara kadar birçok teknoloji, nadir toprak elementlerine dayanıyor. Çin’in uzun yıllardır bu alandaki yatırımlarını artırması ve maden işleme kapasitesinde açık ara lider konuma gelmesi, ABD ve müttefiklerinde ciddi stratejik endişeler yaratmış durumda. Trump yönetimi, Pekin’in ABD’nin bazı Çin ürünlerine uyguladığı gümrük tarifelerine misilleme niteliğindeki ihracat kısıtlamalarını “ulusal güvenliğe yönelik doğrudan risk” olarak tanımlıyor.
Pax Silica koalisyonunun bir diğer kritik motivasyonu, Çin’in yapay zeka ve kuantum hesaplama teknolojilerine yaptığı yoğun yatırımlar. Washington, Pekin’in bu alanlarda elde edeceği üstünlüğün yalnızca ekonomik rekabette değil, askeri ve siber güvenlik alanlarında da büyük bir güç dengesizliği yaratabileceği görüşünde. Bu nedenle deklarasyon, yalnızca minerallerin tedariki değil, aynı zamanda yüksek teknolojinin üretimi, işlenmesi ve lojistik altyapısının yeniden kurgulanmasını da içeriyor.
Trump yönetimi, ittifakı yalnızca beş ülkeyle sınırlı tutmayı plansız buluyor ve kapsamı hızla genişletmeyi hedefliyor. Avrupa Birliği, Kanada, Hollanda ve Birleşik Arap Emirlikleri’nden temsilcilerin katıldığı Pax Silica Zirvesi, bu genişlemenin ilk adımı olarak değerlendiriliyor. Zirvede ileri üretim yöntemleri, mineral arıtma kapasitesinin artırılması, yatırım güvenliği ve küresel lojistik rota ortaklıkları gibi konular masaya yatırılacak. Washington’a göre amaç, Çin’in Kuşak ve Yol Girişimi ile dünya genelinde limanlar, otoyollar, köprüler ve ticaret koridorları üzerinde oluşturduğu jeostratejik etkinin sınırlandırılması.
Koalisyonun uzun vadeli vizyonu ise yapay zeka çağının “jeoekonomik G7”si olmak. Üye ülkeler arasında ihracat kontrolleri, anti-damping politikaları, stratejik yatırımların taranması ve bilgi güvenliği alanlarında koordinasyon sağlamayı amaçlayan Pax Silica, küresel ekonominin en kırılgan noktası olan tedarik zinciri güvenliğini yeniden yapılandırmayı hedefliyor. Bu adım, yalnızca ABD-Çin rekabetinin değil, küresel güç dengelerinin yeniden şekillendiği bir dönemin kapısını aralıyor.
Uzmanlar, girişimin erken aşamada olduğunu ancak jeopolitik etkisinin giderek büyüyeceğini belirtiyor. Birçok ülke, Çin’e bağımlılığı azaltmak istese de bunun ekonomik ve politik bedelleri var. Buna rağmen, yüksek teknoloji üretiminin geleceği ve kritik minerallerin stratejik önemi göz önüne alındığında, Pax Silica’nın orta vadede dünya düzeninde yeni bir eksen oluşturması oldukça olası görülüyor. Ancak Çin’in bu girişime nasıl bir karşılık vereceği ve ekonomik rekabetin ne yönde tırmanacağı, küresel ilişkilerin seyrini belirleyecek temel dinamiklerden biri olacak.











