Son yıllarda, dünya ekonomisinin en belirgin gündem maddelerinden biri, artan ticaret savaşları ve bunların küresel düzene yansımaları oldu. ABD-Çin arasındaki gerilimlerle başlayan ve Avrupa Birliği, Hindistan ve diğer ekonomilere sıçrayan korumacı politikalar, yalnızca ülkeler arası ilişkileri değil, tüketiciden üreticiye kadar tüm paydaşları derinden etkiliyor. Peki bu süreç nereye evrilebilir?
Ticaret Savaşlarının Kökeni: Neden Artık Daha Riskli?
Ticaret savaşları, temelde ülkelerin ithalatı kısıtlayıp yerel sanayiyi korumak amacıyla uyguladığı tarife artışları, kota sınırlamaları veya sübvansiyonlarla tetikleniyor. Ancak günümüzdeki tansiyonun arkasında yatan dinamikler çok daha karmaşık:
- Jeopolitik Rekabet: Teknoloji (5G, yapay zeka) ve enerji (nadir toprak elementleri, yeşil dönüşüm) gibi stratejik sektörlerdeki hegemonya mücadelesi.
- Küreselleşme Karşıtlığı: Brexit, ABD’de “America First” söylemi gibi popülist politikaların yükselişi.
- COVID-19 ve Tedarik Zinciri Kırılganlıkları: Pandemi, ülkeleri “kendi kendine yeterlilik” arayışına itti.
Örneğin, Trump döneminde Çin’e uygulanan %25’lik ek tarifeler, iki ülke arasında 360 milyar dolarlık ticareti vurdu. Biden yönetimi ise teknoloji transferi kısıtlamaları ve yarı iletken sektörüne yönelik ambargolarla bu savaşı farklı bir boyuta taşıdı.
Küresel Ekonomi Üzerindeki Yıkıcı Etkiler
- Ekonomik Yavaşlama:
Uluslararası Para Fonu (IMF), küresel ticaret savaşlarının 2023’te dünya GSYİH büyümesini %1,4 azaltabileceğini öngörüyor. Özellikle ihracata bağımlı ekonomiler (Almanya, Güney Kore) ve gelişmekte olan ülkeler (Türkiye, Brezilya) döviz darboğazı ve yatırım çekme zorluğu yaşıyor. - Enflasyonist Baskılar:
ABD’de çelik ve alüminyum tarifeleri, otomotiv sektöründe maliyetleri %15 artırdı. Tüketici elektroniğinden gıdaya kadar zincirleme fiyat artışları, merkez bankalarının faiz politikalarını da zorluyor. - Tedarik Zincirinde Yeniden Yapılanma:
Şirketler, “Çin+1” stratejisiyle üretimi Vietnam, Meksika veya Hindistan’a kaydırıyor. Ancak bu da lojistik maliyetleri ve ürün teslimat sürelerini uzatıyor. - İttifakların Değişen Dinamikleri:
ABD’nin Çin’e karşı Hindistan ve Japonya ile derinleşen iş birlikleri; Çin’in ise Kuşak ve Yol İnisiyatifi ile Orta Doğu ve Afrika’da alternatif koridorlar inşa etmesi, ekonomik bloklaşmayı hızlandırıyor.
Olası Senaryolar: İyimserden Kötümsere
1. Senaryo: Ticaret Savaşlarının Tırmanması (Karanlık Tablo)
- ABD ve Çin, Tayvan veya yarı iletken tedariki gibi konularda gerilimin artmasıyla, karşılıklı yaptırımları genişletir.
- Avrupa, yeşil dönüşüm hedefleri nedeniyle Çin’den gelen lityum ve güneş panellerine kısıtlama getirir.
- Sonuç: Dünya ekonomisi iki kutuplu bir yapıya bölünür. Gelişmekte olan ülkeler, bloklar arasında “zorunlu tercihler” yapmak zorunda kalır.
2. Senaryo: Çok Taraflılığa Geri Dönüş (İyimser Projeksiyon)
- Dijital vergi, iklim finansmanı gibi konularda küresel mutabakat sağlanır. DTÖ reforme edilerek tarife dışı engeller (teknik standartlar, sübvansiyonlar) şeffaflaştırılır.
- Sonuç: Yatırımcı güveni artar; Asya-Pasifik ve Afrika’da yeni serbest ticaret anlaşmaları imzalanır.
3. Senaryo: Bölgesel Bloklar ve Kontrollü Rekabet (Gerçekçi Orta Yol)
- ABD, Avrupa ve müttefikleri (NATO+), kritik teknolojilerde “dost ülkelerle” tedarik zincirleri oluşturur (Örneğin: CHIPS Alliance).
- Çin, Güneydoğu Asya ve BRICS ülkeleriyle alternatif finans sistemleri (yuan bazlı ödemeler) geliştirir.
- Sonuç: Küresel ticaret, coğrafi ve siyasi yakınlıklara göre bölgesel ağlara evrilir. Ancak enerji ve gıda krizleri gibi küresel sorunlarda iş birliği zayıf kalır.
Sonuç: Kaçınılmaz Olanı Yönetmek
Ticaret savaşları, artık geri döndürülemez bir eğilim haline geldi. Ancak bu süreç, yalnızca tarifelerle değil, dijital vergiler, veri lokalizasyonu ve iklim politikaları gibi “yeni nesil” araçlarla yürütülecek. Ülkelerin odaklanması gereken strateji, korumacılık ile açıklık arasında denge kurmak olmalı. Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomiler ise, bölgesel ticaret ağlarını güçlendirerek ve teknoloji odaklı üretimle bu fırtınayı avantaja çevirebilir.
Unutulmamalı ki, hiçbir ülke modern ekonominin karmaşıklığını tek başına yönetemez. Ticaret savaşlarının bedeli, nihayetinde sıradan vatandaşın cebinden çıkıyor.