Piyasalar bazen rakamlardan, oranlardan ya da ekonomik göstergelerden çok daha fazlasına; insan psikolojisine, sembolik anlara ve politik ince çizgilere bakar. İngiltere’de dün yaşananlar bunun belki de en canlı örneği oldu. Maliye Bakanı Rachel Reeves’in Parlamento’da gözlerinin dolması, birkaç dakika içinde tahvil getirilerini yukarı fırlattı, sterlini çökertti ve İngiltere’nin borsalarını sarstı. Görünürde basit bir insani an, derinlerde ise kırılgan ekonomik dengelerin nasıl pamuk ipliğine bağlı olduğunu gösteren çarpıcı bir vaka.
Aslında olay basit başladı: Parlamento’da Başbakan Keir Starmer’a, Reeves’in bir sonraki seçimlerde görevine devam edip etmeyeceği soruldu. Starmer, Reeves’in hemen yanında oturuyordu ama bir an duraksadı, yanıt vermekte tereddüt etti. Bu kısa sessizlik o kadar gergin bir ortam yarattı ki, Reeves’in gözlerinin dolduğu, gözyaşlarına hâkim olmakta zorlandığı anlar kameralar tarafından kaydedildi. İşte o birkaç saniyelik görüntü, global piyasalarda zincirleme bir reaksiyona dönüştü. Çünkü piyasa dediğimiz mekanizma, bazen politikacıların gözündeki yaşa bile bakar ve bunu ülkenin siyasi-finansal istikrarına dair bir sinyal olarak algılar.
Hemen sonrasında İngiltere’nin 30 yıllık tahvil getirisi 20 baz puandan fazla artarak yüzde 5,4’ün üzerine çıktı. Sterlin, dünyanın en kötü performans gösteren para birimi oldu; dolar ve euro karşısında yüzde 1’den fazla değer kaybetti. Sterlin/dolar paritesi 1,36’nın altını test etti. FTSE 100 ve FTSE 250 endeksleri günü kayıpla kapattı. Tahvil piyasasında yaşanan satış dalgası da İngiltere’nin borçlanma maliyetlerinin yükselmesine yol açtı.
Bütün bunlar sadece gözyaşı mıydı? Elbette hayır. Arka planda, hükümetin mali kuralları ve Reeves’in “mali disiplin” adına çizdiği dar yol haritası var. Geçen yılki Sonbahar Bütçesi’nde Reeves iki önemli mali kural koymuştu: Kamu hizmetlerinde günlük harcamalar yalnızca vergi gelirleriyle finanse edilecekti ve kamu borcunun GSYH’ye oranı 2029-2030’a kadar azaltılacaktı. Bu iki kural, Hazine’ye geniş harcama alanı bırakmıyordu. Üstelik son dönemde sosyal yardım kesintilerinin geri alınması, kamu maliyesini daha da sıkışık hale getirdi. Dolayısıyla Reeves’in yaşadığı o duygusal an, bir anlamda omuzlarındaki ağır mali yükün de sessiz bir itirafı gibiydi.
Olayın siyasi boyutu da ayrı bir gerilim üretti. Starmer’ın o soruya ilk anda yanıt vermeyip Reeves’in yanında sessiz kalması, piyasaların “Acaba Reeves gidici mi?” diye spekülasyon yapmasına yol açtı. Bu beklenti, Maliye Bakanı’nın yürüttüğü sıkı mali kuralların gevşeyebileceği ve İngiltere’nin bütçe disiplininden sapabileceği korkusunu doğurdu. Nitekim Hargreaves Lansdown Para ve Piyasalar Müdürü Susannah Streeter de piyasadaki kaygıyı özetlerken, “Hükümetin köşeye sıkıştığı ve kamu maliyesi üzerindeki kontrolünü kaybedebileceği yönünde hâlâ bazı endişeler var” dedi.
Bu süreçte Başbakan Starmer zararı telafi etmek için hızlı hareket etti. Sky News’a verdiği röportajda Reeves’e “tam destek” verdiğini, aldığı kararlar sayesinde bugün bu noktada olduklarını söyledi. Bu açıklamanın ardından piyasalarda bir nebze toparlanma görüldü; FTSE 100 endeksi yüzde 0,4, FTSE 250 yüzde 0,7 yükseldi. Tahvil piyasasında da tansiyon düştü. Ama o kısa süreli sarsıntı, İngiltere’nin ekonomik ve siyasi istikrar algısının ne kadar hassas olduğunu, tek bir gözyaşının bile sermaye akışlarını değiştirebildiğini gösterdi.
Belki de olayın en insani ve çarpıcı tarafı, Reeves’in daha sonra yaptığı açıklamada gizliydi. “Benim işimle birçok izleyicinizin işi arasındaki fark şu ki; zor bir gün geçiriyorsam bu televizyonda oluyor. Çoğu kişi böyle bir şeyle uğraşmak zorunda değil,” dedi. Gerçekten de finans dünyasında, siyasi arenada ya da genel olarak kamu gözünün önünde olmak, insani zaafların bile ekonomiyi sallayabileceği bir kırılganlık yaratıyor.
Sonuç olarak İngiltere’de yaşananlar, piyasa davranışlarının sadece bilanço, bütçe ya da büyüme rakamlarıyla şekillenmediğini; siyasi duruş, liderlerin kişisel dayanıklılığı ve hatta duygusal anlarının bile nasıl fiyatlandığını gözler önüne serdi. Bu hikâye bize bir ülkenin ekonomik dengesinin, aynı zamanda o ülkenin siyasetçilerinin psikolojik dayanıklılığına da bağlı olduğunu, finansın matematik kadar duygu işi olduğunu bir kez daha hatırlattı. Bu yüzden gözyaşları bazen sadece bir gözyaşı olmuyor; milyonlarca doların, milyonlarca poundun yön değiştirdiği bir tetikleyiciye dönüşebiliyor.










