Goldman Sachs: 2026’da Görünüm Yapıcı, Ancak Ciddi Riskler Var

Goldman Sachs’a göre 2026’da küresel görünüm yapıcı, ancak enflasyon, Fed politikası ve yüksek değerlemeler ciddi riskler barındırıyor.

2026’da Küresel Ekonomide Yapıcı Senaryo Öne Çıkıyor, Ancak Riskler Göz Ardı Edilmiyor

Goldman Sachs Asset Management, “Market Pulse: 10 for 2026” başlıklı raporunda küresel ekonomi için genel resmin yapıcı olduğunu, ancak bu iyimserliğin beraberinde önemli riskler taşıdığını vurguladı. Rapora göre 2026 yılı, büyümenin sürdüğü ancak para politikaları, enflasyon dinamikleri ve finansal piyasalardaki kırılganlıkların yakından izlenmesi gereken bir dönem olacak.

Goldman Sachs, küresel büyümeyi destekleyen ana unsurlar arasında tarife engellerinin azalması ve reel gelirlerdeki artışı gösteriyor. Bu gelişmeler, özellikle tüketim harcamaları üzerinden ekonomik aktiviteyi canlı tutarken, merkez bankalarının daha dengeli bir politika alanına sahip olmasına katkı sağlıyor. Bu çerçevede ABD ekonomisinin 2026’da %2,5, Euro Bölgesi’nin %1,2 ve Çin’in %4,8 oranında büyümesi bekleniyor. Çin tarafında kamu destekli yatırımlar ve ihracatın, Euro Bölgesi’nde ise kademeli toparlanmanın büyümeyi sınırlı da olsa yukarı taşıyacağı değerlendiriliyor.

Raporda enflasyonun 2026 boyunca politika yapıcılar için merkezi rolünü koruyacağına dikkat çekiliyor. Tarife geçişlerinin yarattığı fiyat baskılarının azalmasına rağmen, özellikle hizmet enflasyonu ve ücret artışlarının risk oluşturmaya devam edeceği belirtiliyor. ABD’de çekirdek PCE enflasyonunun 2026 yıl sonuna kadar %2,3 seviyesine gerilemesi beklenirken, bu düşüşün Fed’in faiz indirim sürecine alan açacağı ifade ediliyor.

Fed’in 2026’da faiz indirimlerine devam etmesi ana senaryo olarak öne çıkıyor. Ancak Goldman Sachs, bu indirimlerin hızının ve kapsamının büyük ölçüde işgücü piyasasının seyrine bağlı olacağını vurguluyor. Beklenenden güçlü büyüme veya enflasyonun kalıcı hale gelmesi, faiz indirimlerini sekteye uğratabilecek başlıca riskler arasında yer alıyor. Ayrıca Fed yönetimindeki olası değişimlerin ve bölünmüş bir FOMC yapısının, para politikasında belirsizliği artırabileceği ifade ediliyor.

Diğer büyük merkez bankalarında ise daha ayrışan bir tablo öngörülüyor. Avrupa Merkez Bankası’nın 2026 boyunca faizleri sabit tutması beklenirken, Japonya Merkez Bankası’nın daha yüksek faiz rejimine geçerek küresel para politikalarından ayrışmayı sürdürmesi bekleniyor. Bu durumun sermaye akımları ve döviz kurları üzerinde etkili olabileceği belirtiliyor.

Varlık sınıfları cephesinde Goldman Sachs, gelişmiş piyasa hisse senetlerinin 2026’da orta-yüksek tek haneli getiriler sunabileceğini öngörüyor. Buna karşın yüksek değerlemeler nedeniyle piyasalarda dönemsel volatilite ve geri çekilmelerin kaçınılmaz olabileceği uyarısı yapılıyor. Gelişen piyasa hisse senetlerinin ise görece daha olumlu bir görünüm sunduğu ifade ediliyor. Olumlu makro koşullar, emtia döngülerinin desteği, şirket kârlarında artış, yapay zekânın daha yaygın kullanımı, deregülasyon adımları ve kur rüzgârlarının, gelişen piyasaların gelişmiş piyasalara kıyasla daha iyi performans göstermesini sağlayabileceği belirtiliyor.

Döviz cephesinde ABD dolarının, daha az istisnai bir makro ortam ve halen yüksek olan değerlemelerin aşınmasıyla zayıflama eğilimini sürdürebileceği öngörülüyor. Ancak Goldman Sachs, bu yeniden fiyatlanmanın 2025 yılına kıyasla daha sınırlı olacağını ve Avrupa merkezli bir hareketten ziyade daha dengeli bir seyir izleyebileceğini düşünüyor.

Emtia piyasalarına ilişkin değerlendirmelerde ise petrol tarafında arz fazlasının devam edeceği beklentisi öne çıkıyor. Bu durumun petrol fiyatları üzerinde aşağı yönlü baskı oluşturabileceği ifade edilirken, altının ise güçlü kalmaya devam edebileceği belirtiliyor. Küresel makroekonomik kırılganlıklar, bütçe açıklarına yönelik endişeler ve doların zayıflaması, altına yönelik talebi destekleyen ana unsurlar olarak sıralanıyor.

Goldman Sachs raporu, 2026 yılı için “temkinli iyimserlik” kavramını ön plana çıkarıyor. Küresel büyümenin devam ettiği, merkez bankalarının daha esnek ancak dikkatli olduğu bir ortam öngörülürken; yüksek değerlemeler, jeopolitik riskler ve politika belirsizliklerinin yatırımcılar için önemli sınav başlıkları olmaya devam edeceği mesajı veriliyor.