Ekonomide Beklentiler Nereye Evriliyor?

Kasımda tüketici, reel sektör ve ekonomik güven endekslerindeki artış, ekonomide temkinli bir toparlanma beklentisini güçlendirdi.

Kasım ayına ilişkin güven endeksleri, son aylarda tartışılan “ekonomide dengelenme” söylemini rakamlarla destekleyen bir tablo ortaya koyuyor. Tüketiciden reel sektöre, genel ekonomik görünümden beklentilere kadar uzanan göstergelerdeki yukarı yönlü hareket, ekonomik aktörlerin geleceğe bakışında daha temkinli ama belirgin bir iyimserliğin filizlendiğini gösteriyor. Henüz güçlü bir sıçramadan söz etmek erken olsa da güven cephesinde oluşan bu toparlanma, ekonominin ruh haline dair önemli ipuçları taşıyor.

Türkiye İstatistik Kurumu tarafından açıklanan tüketici güven endeksinin ekimde 83,6 seviyesindeyken kasım ayında yüzde 1,6 artışla 85’e yükselmesi, hanehalkının algısında kademeli bir iyileşmeye işaret ediyor. Endeksin son beş ayın en yüksek seviyesine çıkması, özellikle enflasyonla mücadele sürecinde sıkılaşan koşulların tüketici cephesinde yarattığı tedirginliğin bir miktar hafiflediğini gösteriyor. Tüketici güveninin hâlâ 100 eşik değerinin altında olması, karamsarlığın tamamen ortadan kalkmadığını; ancak “daha kötüsü geride kalıyor” algısının güç kazandığını düşündürüyor. Bu psikoloji, harcama ve tasarruf davranışlarında ani değişimler yaratmasa da önümüzdeki döneme dair daha öngörülebilir bir zeminin oluştuğunu gösteriyor.

Reel sektör tarafında açıklanan veriler ise ekonomik aktiviteye dair daha net bir sinyal veriyor. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın yayımladığı mevsimsellikten arındırılmış reel kesim güven endeksinin kasım ayında 1,2 puan artarak 103,2 seviyesine çıkması, üretici cephesinde beklentilerin sağlamlaştığını ortaya koyuyor. Endeksin eşik değer olan 100’ün üzerinde kalması, firmaların sipariş, üretim, istihdam ve yatırım beklentilerinde dengeli bir iyimserlik taşıdığına işaret ediyor. Özellikle iç talepteki kontrollü seyir ve ihracat pazarlarında toparlanma beklentisi, reel sektörde “bekle-gör” yaklaşımının yerini daha planlı bir duruşa bırakmaya başladığını düşündürüyor.

Ekonomik güven endeksindeki artış ise genel resmin tamamlandığı noktayı oluşturuyor. TÜİK verilerine göre ekonomik güven endeksi ekimde 98,2 iken kasımda yüzde 1,3 artışla 99,5’e yükseldi. Mart ayından bu yana en yüksek seviyeye ulaşılması, ekonominin tüm aktörlerinin ortalama beklentisinde yukarı yönlü bir hizalanma olduğunu gösteriyor. Endeksin 100 sınırına yaklaşması, genel algının “nötr” seviyeye doğru ilerlediğini ve kötümserliğin yavaş yavaş geride kaldığını düşündürüyor. Bu durum, ekonomik karar alma süreçlerinde belirsizlik algısının azalması açısından kritik öneme sahip.

Güven endekslerindeki bu toparlanmanın arkasında birden fazla dinamik bulunuyor. Para ve maliye politikalarında öngörülebilirliğin artması, enflasyon beklentilerinde kademeli bir iyileşme, finansmana erişimde yaşanan normalleşme sinyalleri ve dış ticaret performansındaki toparlanma, güven tarafını besleyen faktörler arasında yer alıyor. Özellikle reel sektörün maliyet artışlarına uyum sağlama kapasitesini artırması ve fiyatlama davranışlarında daha temkinli bir çizgiye yönelmesi, beklentilerin dengelenmesine katkı sağlıyor.

Bununla birlikte, güven endekslerindeki yükselişin kalıcı bir iyileşmeye dönüşmesi için bazı risklerin halen masada olduğu unutulmamalı. Enflasyonun seyri, küresel finansal koşullar, jeopolitik gelişmeler ve iç talebin dengeli biçimde yönetilmesi, önümüzdeki aylarda güven göstergelerinin yönünü belirleyecek temel başlıklar olmaya devam edecek. Güven artışı tek başına ekonomik refah anlamına gelmese de yatırım, üretim ve tüketim kararlarının alınmasında kritik bir zemin oluşturuyor.

Kasım ayı verileri, ekonomide ani bir sıçramadan ziyade kontrollü bir normalleşmeye işaret ediyor. Güven endekslerinde görülen bu sakin ama istikrarlı yükseliş, ekonominin sert dalgalanmalar yerine daha öngörülebilir bir patikaya girmeye çalıştığını gösteriyor. Asıl sınav ise bu güven ortamının reel büyümeye, istihdama ve fiyat istikrarına ne ölçüde yansıyacağı olacak.