Türkiye ekonomisi 2025’i, yüzeyde bakıldığında “kontrol altında” görünen; derinine inildiğinde ise yapısal kırılganlıkların daha görünür hale geldiği bir yıl olarak geride bırakıyor. Büyüme var, enflasyon düşüş eğiliminde, cari açık ve bütçe dengeleri yönetilebilir seviyelerde. Ancak bu tablo, ekonominin sağlıklı çalıştığı anlamına gelmiyor. Asıl mesele, büyümenin niteliği ve sürdürülebilirliği.
Büyüme: Hızlandı Ama Sağlıklı mı?
2023 ortasında başlayan sıkı para politikasının etkileri 2024’te net şekilde hissedilmiş, ekonomi %2–3 bandına kadar yavaşlamıştı. 2025’e gelindiğinde ise Merkez Bankası’nın yıl içinde attığı faiz indirim adımlarıyla birlikte büyüme yeniden ivme kazandı.
Özellikle iç talep ve tüketim öncülüğünde ekonomi yaklaşık %3,5 civarında büyüdü. Yıl genelinin %3,5–4 bandında tamamlanması bekleniyor. Kağıt üzerinde bu, kötü bir performans değil. Ancak bu büyümenin kaynağı ciddi soru işaretleri barındırıyor.
Sanayi, İhracat ve Tarım: Zayıf Halka
Büyümenin kompozisyonuna baktığımızda tablo bozuluyor.
Sanayi üretimi yıl içinde dalgalı bir seyir izlese de son üç yıla bakıldığında reel anlamda neredeyse yerinde sayıyor. Güçlü ve süreklilik arz eden bir sanayi büyümesinden söz etmek zor. İhracatın büyümeye katkısı ise 2025’te negatif oldu. Küresel talep zayıflığı, kur politikası ve maliyet baskıları Türk sanayisinin rekabet gücünü sınırladı.
Tarım tarafında ise don, kuraklık ve iklim kaynaklı sorunlar özellikle yılın ikinci yarısında üretim kayıplarını artırdı. Bu durum hem gıda enflasyonu hem de kırsal gelirler üzerinde baskı yarattı.
Özetle:
- Talep güçlü
- Tüketim canlı
- Üretim ve arz tarafı baskı altında
Bu yapı, istihdam kayıpları, kapasite kullanım oranlarındaki düşüş ve yatırımların yurt dışına kayması gibi somut sonuçlar doğurdu.
Enflasyon: Düşüyor Ama Hayat Pahalılığı Bitmiyor
2025 teknik olarak bir dezenflasyon yılı oldu. Enflasyon oranları düşüş eğilimine girdi. Ancak burada ciddi bir algı ayrışması var:
- Tüketici için enflasyon hâlâ çok yüksek
- Reel sektör için düşüş var ama yetersiz
- Merkez Bankası için hedeflere doğru ilerleme mevcut
Ortak nokta ise hayat pahalılığının sürmesi. Enflasyonun düşmesi, fiyatların düştüğü anlamına gelmiyor. Fiyatlar artmaya devam ediyor, sadece daha yavaş artıyor. Bu da Türkiye’yi giderek daha pahalı bir ülke haline getiriyor. Reel ücretler ve alım gücü üzerindeki baskı devam ediyor.
En kritik risk ise enflasyon beklentilerinin yeterince çıpalanamaması. Yüksek enflasyon bekleyen tüketici harcamayı ertelemiyor, üretici ise fiyatlamayı buna göre yapıyor. Bu durum para politikasının etkinliğini sınırlıyor.
Cari Denge: Rakamlar Kadar Kalemler de Önemli
2025’te cari açık yaklaşık 22 milyar dolar seviyesine yükseldi. Önceki yıla göre artış var ancak bu büyüklük, Türkiye ekonomisi için tek başına alarm verici değil.
Asıl dikkat çekici nokta net hata noksan kalemi. Son yıllarda bu kalem sürekli eksi yazıyor. 2025’in ilk 10 ayında net hata noksan yaklaşık 15 milyar dolar negatif gerçekleşti. Bu da bazı gelir kalemlerini olduğundan fazla varsaydığımızı düşündürüyor.
Özellikle bavul ticareti ve kayıt dışı gelirlerde ölçüm sorunları öne çıkıyor. Bu nedenle sadece cari açığa değil, cari açık + net hata noksan birlikte değerlendirildiğinde dış denge tablosu daha kırılgan bir görünüm sergiliyor.
Bütçe Dengeleri: Fren Yapıldı
Son üç yılda bütçe açıkları hızla artmış, deprem harcamaları bu süreci hızlandırmıştı. Ancak tek neden deprem değildi.
2025’te bütçe tarafında daha kontrollü bir tablo gördük:
- Bütçe açığındaki artış durdu
- Faiz dışı açık azalmaya başladı
Kamu, harcamaları sert şekilde kısmaktan ziyade gelir tarafını güçlendirmeyi tercih etti. Vergi tahsilatındaki artış ve kayıt dışı ekonomiyle mücadele bu noktada etkili oldu.
Yaklaşık 2,5–3 trilyon TL seviyesindeki bütçe açığı, mevcut koşullarda sürdürülemez olarak değerlendirilmiyor.
Ek Bir Not: Görünmeyen Riskler
2025’te finansal istikrar korunmuş olsa da, kredi kompozisyonu ve hanehalkı borçluluğu dikkatle izlenmesi gereken alanlar olmaya devam etti. Tüketim kredileri büyümeyi desteklerken, üretken yatırımlara giden kredi payının sınırlı kalması orta vadeli büyüme potansiyelini aşağı çekiyor.
Ayrıca jeopolitik riskler, küresel finansal koşullar ve sermaye akımlarındaki oynaklık, Türkiye gibi finansmana bağımlı ekonomiler için önemli bir belirsizlik unsuru olmaya devam ediyor.
Genel Değerlendirme
- Cari açık ve bütçe açığı kontrol edilebilir seviyelerde
- Enflasyon düşüyor ancak beklentiler sorunlu
- Asıl sorun büyümenin kalitesi
- Tüketimle büyüyen, üretimi ve sanayisi zayıflayan bir yapı söz konusu
2025, makro dengelerin tamamen bozulduğu bir yıl olmadı. Ancak orta ve uzun vadede risk biriktiren, yapısal dönüşüm ihtiyacını daha da görünür kılan bir yıl olarak kayda geçti.










