Yabancı Sermayenin Sessiz Dönüşü: Güven Sinyalleri mi, Küresel Rüzgârların Etkisi mi?
Türkiye finans piyasalarında son haftalarda dikkat çeken önemli bir hareketlilik yaşanıyor. Yurt dışında yerleşik yatırımcıların hisse senedi tarafında uzun bir süredir görülmeyen ölçekte alımlar yapması, ekonomik görünüm ve beklentiler açısından yeni bir tartışma kapısı aralıyor. Merkez Bankası’nın yayımladığı son Haftalık Menkul Kıymet İstatistikleri’ne göre yabancı yatırımcılar, 5 Aralık haftasında 154,3 milyon dolarlık hisse senedi alımı gerçekleştirerek 31 Ekim’den bu yana en güçlü girişlerinden birine imza attı. Buna karşın tahvil tarafında 23,7 milyon dolarlık satış yapılmış olması, yabancıların portföy tercihlerindeki ayrışmayı da net şekilde gözler önüne seriyor.
Hisse senedi stoklarının bir haftada 31 milyar 471,7 milyon dolardan 31 milyar 964,8 milyon dolara yükselmesi, yabancı sermayenin Borsa İstanbul’da yeniden pozisyon aldığını gösteriyor. Türk varlıklarındaki değerleme seviyeleri, son aylarda artan istikrarlı para politikası duruşu ve küresel risk iştahındaki iyileşme, bu girişleri destekleyen temel unsurlar arasında sayılabilir. Özellikle gelişmekte olan piyasalara dönük olarak ABD Merkez Bankası’nın faiz indirim döngüsüne yaklaşması, küresel sermayenin yeniden riskli varlıklara yönelmesine zemin hazırlıyor. Türkiye de bu rüzgârdan payını almaya başlamış gibi görünüyor.
Tahvil tarafında görülen 23,7 milyon dolarlık satışın ise kısa vadeli perspektiften çok daha yapısal bir okuması mümkün. Yabancı yatırımcı uzun süredir TL cinsi tahvil piyasasında sınırlı bir pozisyona sahip ve getirilerin hâlâ enflasyon beklentileri karşısında reel olarak düşük kalması, tahvil alımlarının hisse senedi kadar güçlü bir cazibe oluşturmamasına yol açıyor. Buna rağmen DİBS stoklarının haftalık bazda 17 milyar 227,9 milyon dolardan 17 milyar 480 milyon dolara yükselmesi, bazı yabancı fonların hâlen Türkiye faiz piyasasında kademeli pozisyon artırmaya devam ettiğini gösteriyor. Bu, tahvil piyasasında da gelecekte daha güçlü bir yabancı ilgisinin kapısını aralayabilir.
Özel sektör tahvilleri kategorisi olan ÖST varlıklarında 108,4 milyon dolarlık alım yapılması da dikkat çekici bir veri. Bu kalemdeki alımların artması, yatırımcıların Türkiye’de kurumsal yapıya ve özel sektörün borçlanma kapasitesine olan ilgilerinin canlandığını düşündürüyor. ÖST stoklarının 654,3 milyon dolar seviyesine ulaşmış olması, yabancıların portföy çeşitlendirmesi açısından Türkiye’yi yeniden dikkate aldığını gösteriyor.
Bütün bu veriler, yabancı yatırımcının Türkiye piyasalarına geri döndüğü anlamına geliyor mu? Bu soruya kesin bir “evet” demek için erken olmakla birlikte, son haftalardaki hareketlerin önemli sinyaller taşıdığı açık. Yabancıların hisse senetlerine yönelik güçlü alımı, Türkiye’nin risk priminin düşmesi, makro politikalarda öngörülebilirliğin artması ve fiyatlama açısından cazip seviyeler gibi unsurlarla birlikte okunmalı. Ancak yabancı sermaye akımlarının doğası gereği kırılgan ve yön değiştirmeye açık olduğunu hatırlamak gerekiyor. Küresel finansal koşullardaki en ufak bir değişim, bu akımları tersine çevirebilir.
Yine de şu bir gerçek: Türkiye, uzun süredir mücadele ettiği yatırımcı güveni sorununu giderek aşmaya başlıyor. Finansal istikrarın güçlenmesi ve para politikasındaki kararlılık mesajları, ülkenin risk algısını olumlu yönde etkiliyor. Yabancı yatırımcıların son haftalardaki davranışı da bu iyileşmenin somut bir yansıması niteliğinde. Ekonomi yönetiminin bundan sonrası için izleyeceği yol, bu iyileşmenin kalıcı olup olmayacağını belirleyecek en kritik unsur olacak. Yapısal reformların sürdürülmesi, enflasyonla kararlı mücadele ve hukuki-şeffaf yatırım ortamının güçlendirilmesi, bu sermaye girişlerinin sadece dönemsel bir dalga olmaktan çıkıp sürdürülebilir bir eğilime dönüşmesinin temel şartları.
Özetle, Türkiye piyasaları açısından yabancı sermayenin yeniden adım atmaya başlaması önemli bir fırsat penceresi sunuyor. Ancak bu pencerenin açık kalması, ekonomi politikalarında süreklilik ve uluslararası yatırımcının güvenini pekiştirecek reform adımlarına bağlı. Şimdilik Türk varlıklarında pozitif bir hikâye yeniden şekilleniyor gibi görünüyor.











