Tüketici Güveni Düşerken Ekonomide Temkinli Bekleyiş Derinleşiyor

Tüketici güveni aralıkta 83,5’e geriledi. Hanehalkı bugüne ve yarına temkinli bakarken harcama iştahı zayıflıyor.

TÜİK ve TCMB işbirliğiyle hazırlanan Tüketici Eğilim Anketi’nin aralık ayı sonuçları, hanehalkının ekonomiye bakışında temkinli duruşun sürdüğünü net biçimde ortaya koyuyor. Kasım ayında 85,0 seviyesinde bulunan tüketici güven endeksinin aralıkta yüzde 1,8 gerileyerek 83,5’e düşmesi, güven kaybının sınırlı ama istikrarlı bir şekilde devam ettiğine işaret ediyor. Endeksin iyimserlik sınırı kabul edilen 100’ün altında kalmayı sürdürmesi ise tüketicinin bugüne ve yarına dair algısında belirgin bir kırılganlığın varlığını teyit ediyor.

Tüketici güvenindeki bu gerileme, yalnızca tek bir göstergenin zayıflamasından değil, hanehalkının ekonomik hayatının farklı alanlarında hissedilen baskılardan kaynaklanıyor. Mevcut dönemde hanenin maddi durumuna ilişkin endeksin 69,6’dan 67,9’a düşmesi, vatandaşın bugününü değerlendirirken daha olumsuz bir tablo çizdiğini gösteriyor. Bu seviye, gelirlerin harcamalar karşısında yetersiz kaldığı algısının güçlendiğini ve yaşam maliyetlerine dair endişelerin sürdüğünü düşündürüyor.

Geleceğe dönük beklentilerde ise daha sınırlı ama yine de dikkat çekici bir zayıflama söz konusu. Önümüzdeki 12 aya ilişkin hanenin maddi durum beklentisi endeksinin 85,7’den 85,2’ye gerilemesi, tüketicinin geleceğe dair umutlarını tamamen kaybetmediğini ancak iyimserliğini de artırmadığını ortaya koyuyor. Bu tablo, “bekle-gör” yaklaşımının hanehalkı davranışlarına hâkim olduğunu gösteriyor. Özellikle enflasyonla mücadele süreci, sıkı para politikası ve kredi koşullarındaki sınırlayıcı etki, tüketicinin kararlarını ertelemesine neden oluyor.

Dayanıklı tüketim mallarına yönelik harcama eğilimi de bu temkinli duruşu destekler nitelikte. Endeksin 105,0’ten 102,6’ya gerilemesi, hâlâ 100’ün üzerinde olmasına rağmen ivme kaybına işaret ediyor. Bu durum, büyük harcamaların tamamen durmadığını ancak eskisi kadar güçlü bir iştahla yapılmadığını gösteriyor. Özellikle beyaz eşya, otomobil ve mobilya gibi kalemlerde tüketicinin daha seçici davrandığı, indirim ve kampanya beklentisinin arttığı bir döneme girildiği söylenebilir.

Tüketici güven endeksi, ekonomik aktivitenin yönüne dair önemli bir öncü gösterge niteliği taşıyor. Endeksin düşük seyri, iç talepte hızlı bir toparlanmanın kısa vadede zor olabileceğine işaret ederken, ekonomi yönetimi açısından da dikkatle izlenmesi gereken bir tablo sunuyor. Güvenin yeniden güçlenebilmesi için yalnızca enflasyonun düşmesi değil, aynı zamanda hanehalkının alım gücünde kalıcı bir iyileşme hissinin oluşması gerekiyor. Ücret artışlarının enflasyon karşısında korunması, istihdam piyasasında istikrarın sürmesi ve fiyatlama davranışlarında öngörülebilirliğin artması, tüketici algısında belirleyici unsurlar olmaya devam edecek.

Sonuç olarak aralık ayı verileri, Türkiye ekonomisinde sert bir bozulmadan ziyade, temkinli ve kırılgan bir dengeye işaret ediyor. Tüketici ne tamamen umutsuz ne de iyimser. Bu ara bölgede süren beklenti hali, önümüzdeki dönemde açıklanacak enflasyon verileri, faiz politikası adımları ve gelir artışlarına bağlı olarak yön bulacak. Güvenin yeniden yükselişe geçmesi ise yalnızca rakamlarla değil, günlük hayatın hissedilen gerçekleriyle mümkün olacak.