Kasım 2025 Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi verileri, tarım sektöründe fiyat hareketlerinin yönünü ve yapısal sorunlarını bir kez daha net biçimde ortaya koyuyor. Yıllık bazda %31,45’lik artış hâlâ yüksek bir enflasyonist baskıya işaret ederken, aylık bazda %1,56’lık düşüş ilk bakışta “rahatlama” algısı yaratabilir. Ancak bu düşüş, tarımda kalıcı bir iyileşmeden çok mevsimsel etkiler ve ürün bazlı sert dalgalanmaların sonucu gibi görünüyor.
Endeksin yıllık artış hızının %30’un üzerinde seyretmesi, üretici maliyetlerinin hâlâ yüksek kaldığını gösteriyor. Gübre, yem, enerji, işçilik ve finansman maliyetleri tam anlamıyla geri çekilmiş değil. Bu nedenle aylık düşüş, üreticinin üzerindeki maliyet baskısının sona erdiği anlamına gelmiyor. Aksine, on iki aylık ortalamalara göre %37,58’lik artış, tarımda fiyatların uzun süredir yüksek bir platoya oturduğunu ve bu durumun kalıcı hale gelme riski taşıdığını düşündürüyor.
Sektörel kırılımlar da tabloyu daha netleştiriyor. Tarım ve avcılık ürünlerinde aylık %1,75’lik gerileme, hasat döneminin etkisiyle arzın geçici olarak artmasından kaynaklanıyor. Buna karşılık ormancılık ürünleri ve balıkçılıkta görülen artışlar, tarımın homojen bir yapıdan uzak olduğunu ve her alt sektörün kendi dinamikleriyle hareket ettiğini ortaya koyuyor. Bu farklılaşma, tarım politikalarının tek tip değil, ürün ve alt sektör bazlı ele alınması gerektiğini bir kez daha hatırlatıyor.
Ana ürün gruplarına bakıldığında bitkisel üretimde sınırlı düşüşler görülürken, canlı hayvanlar ve hayvansal ürünlerde aylık %2,17’lik artış dikkat çekiyor. Hayvancılık tarafındaki bu artış, yem maliyetleri ve arz sorunlarının hâlâ çözülemediğine işaret ediyor. Bu durum, önümüzdeki aylarda et ve süt fiyatlarının tüketici tarafında yeniden baskı yaratabileceğinin sinyalini veriyor.
Alt gruplardaki aşırı oynaklık ise tarım piyasalarının en kırılgan yönünü yansıtıyor. Yıllık bazda yumuşak ve sert çekirdekli meyvelerde %122,79 gibi olağanüstü bir artış yaşanması, iklim koşulları, rekolte kayıpları ve üretim planlamasındaki eksikliklerin fiyatlara nasıl sert yansıdığını gösteriyor. Buna karşın tropikal ve subtropikal meyvelerde aylık %38,02’lik düşüş, büyük ölçüde ithalat kaynaklı arz artışının fiyatları ne kadar hızlı aşağı çekebildiğini kanıtlıyor. Bu iki uç örnek, tarımda fiyat istikrarının ne kadar zor sağlandığını gözler önüne seriyor.
Bu veriler ışığında Tarım-ÜFE’deki aylık düşüşü tek başına olumlu bir gelişme olarak okumak yanıltıcı olur. Asıl mesele, fiyatların neden bu kadar dalgalı olduğu ve üreticinin neden öngörülebilir bir gelir yapısına kavuşamadığıdır. İklim değişikliği, girdi maliyetlerine bağımlılık, yetersiz depolama ve planlama eksikliği gibi kronik sorunlar çözülmedikçe, Tarım-ÜFE zaman zaman gerilese bile genel eğilim yukarı yönlü kalacaktır.
Önümüzdeki dönemde tarım politikalarında üretim planlaması, sözleşmeli tarımın yaygınlaştırılması, girdi maliyetlerini azaltacak destek mekanizmaları ve iklim risklerine karşı sigorta sistemlerinin güçlendirilmesi daha da kritik hale geliyor. Aksi halde Tarım-ÜFE’de görülen bu tür aylık düşüşler, sadece istatistiksel bir nefes aralığı olarak kalacak; hem üretici hem tüketici tarafında fiyat baskısı devam edecektir.
Kaynak: T.C. Türkiye İstatistik Kurumu Başkanlığı (TÜİK)










