Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Fitch Ratings’in Türk bankacılık sektörü için 2026 görünümünü “nötr” olarak açıklaması, aslında hem iyileşen tabloya hem de devam eden kırılganlıklara işaret eden dengeli bir değerlendirme niteliği taşıyor. Son dönemde finansal istikrara yönelik adımların etkisiyle faaliyet koşullarında belirgin bir toparlanma yaşanırken, refinansman risklerindeki gerileme sektör için önemli bir rahatlama alanı yaratmış durumda. Özellikle uluslararası piyasalarda Türkiye algısının görece iyileşmesi, bankaların dış borç çevirme kapasitesini güçlendiriyor. Ancak tabloyu bütünüyle olumlu okumak için henüz erken.
Fitch’in değerlendirmesi, Türk bankalarının hâlen zorlu bir makro çerçevede iş yürüttüğünü hatırlatıyor. Yüksek enflasyon, sektörün üzerinde hem maliyet hem de risk açısından baskı oluşturan en büyük yapısal sorun olarak öne çıkıyor. TL faizlerinin bugünkü seviyesi de kârlılık üzerinde çift yönlü etki yaratıyor: Bir yandan bankaların net faiz marjlarını baskılarken, diğer yandan kredi talebinin zayıflamasına yol açıyor. Siyasi gerilim riskinin 2026 boyunca gündemde kalabileceği ihtimali ise uluslararası fon akımlarında dalgalanma yaratabilecek önemli bir başlık olarak dikkat çekiyor.
Makroihtiyati düzenlemelerin karmaşık yapısı da sektör açısından belirsizlik kaynağı olmaya devam ediyor. Bankalar, bir yandan regülasyonlara uyum sağlamak için operasyonel yük taşırken, diğer yandan düzenlemelerin kredi kanallarını hangi yönde etkileyeceğine ilişkin öngörüler yapmakta zorlanıyor. Fitch’in, dış finansman erişiminin “fırsat bazlı” şekilde süreceği yönündeki öngörüsü de bu çerçevede önem taşıyor. Her ne kadar Türkiye’nin risk primi geçmiş yıllara kıyasla belirgin biçimde gerilemiş olsa da, küresel faiz ortamı hâlen bankaların borçlanma maliyetlerini yüksek tutuyor.
Varlık kalitesi tarafında ise resim iki yönlü. Kredi portföyünde bozulmanın 2026’da da devam etmesi bekleniyor; ancak bu bozulmanın yönetilebilir seviyelerde kalacağı vurgulanıyor. Bu ifade, bankacılık sektörünün sağlam sermaye yapısı ve güçlü karşılık politikalarının etkisini ortaya koyuyor. Yine de yüksek enflasyonun şirket bilançolarını aşındırdığı, hanehalkı gelirlerinin reel olarak gerilediği bir dönemde risk iştahının düşük seyretmesi şaşırtıcı olmayacak.
Tüm bu unsurlar bize şunu söylüyor: Türk bankacılık sektörü, 2026’ya daha konsolide, daha dirençli ama hâlâ temkinli bir pozisyonla giriyor. “Nötr” görünüm, iyileşmenin sürdüğünü ancak kırılganlıkların hâlâ masada olduğunu işaret eden gerçekçi bir not olarak okunmalı. Sektörün önünde belirsizliklerden arınmış bir patika yok; fakat bugüne kıyasla daha öngörülebilir bir çerçeve oluşmaya başladığı da açık. Önümüzdeki yılın kaderini ise büyük ölçüde enflasyonla mücadelede kalıcı bir başarı sağlanıp sağlanamayacağı belirleyecek.











