Fed’den 25 Baz Puan Faiz İndirimi

ABD Merkez Bankası (Fed), 2025 yılı para politikasında ikinci kez faiz indirimine giderek, politika faizini 25 baz puan düşürüp yüzde 3,75–4,00 aralığına çekti. Bu karar, piyasa beklentileriyle uyumlu bir adım olarak görülse de, Fed’in ekonomi üzerindeki ince ayar arayışının sürdüğünü gösteriyor. Enflasyonun hâlâ hedefin üzerinde seyretmesi, istihdamdaki yavaşlama ve küresel büyümedeki belirsizlikler, bu indirimin arkasındaki temel etkenler arasında yer aldı.

Fed’in açıklamasında, ekonomik faaliyetin ılımlı bir hızda büyüdüğü, istihdam artışlarının bu yıl yavaşladığı ve işsizlik oranının hafif yükselse de düşük kalmaya devam ettiği vurgulandı. Ancak, enflasyonun yılın başından bu yana tekrar yükselişe geçtiği de dikkat çekici bir not olarak yer aldı. Bu durum, Fed’in “yumuşak iniş” stratejisini zora sokuyor. Zira bir yandan büyümeyi desteklemek isterken, diğer yandan fiyat istikrarını sağlama çabası içinde dengeli adımlar atmak zorunda.

Faiz indirimi kararı 12 üyeden 10’unun oyuyla alınırken, iki farklı karşı görüş dikkat çekti: Fed Yönetim Kurulu Üyesi Stephen Miran daha güçlü bir parasal gevşeme için 50 baz puan indirim talep ederken, Kansas City Fed Başkanı Jeffrey Schmid, enflasyon riskini gerekçe göstererek faizlerin sabit tutulmasından yana oy kullandı. Bu farklı bakış açıları, Fed içindeki politika tartışmalarının da derinleştiğini gösteriyor.

Ayrıca Fed, bilanço küçültme sürecini 1 Aralık itibarıyla sonlandıracağını da açıkladı. Bu karar, para politikasında “normalleşme” adımlarının şimdilik askıya alındığı anlamına geliyor. Likidite koşullarının gevşetilmesi, hem finansal piyasalar hem de gelişmekte olan ülkeler açısından önemli bir rahatlama yaratabilir. Özellikle dolar likiditesine erişim zorlukları yaşayan ekonomiler için bu adım kısa vadede pozitif yansımalar doğurabilir.

Ancak ABD ekonomisinde tablo hâlâ tam anlamıyla net değil. Enflasyonun düşüş eğilimini kaybetmesi, ücret artışlarının devam etmesi ve küresel enerji fiyatlarının dalgalı seyri, Fed’in önümüzdeki toplantılarda elini zayıflatabilir. Üstelik ABD’de federal hükümetin bütçe anlaşmazlığı nedeniyle ekonomik verilerin gecikmeli açıklanması, karar alma sürecini daha da güçleştiriyor. Fed, bu toplantısını kısıtlı veriyle yapmak zorunda kaldı; istihdam ve üretim göstergelerinin eksikliği, tahmin hatası riskini artırdı.

Fed’in son adımı, yalnızca ABD ekonomisini değil, tüm küresel finans sistemini yakından ilgilendiriyor. Faizlerin düşmesiyle doların değerinde kısmi bir zayıflama yaşanabilir; bu da gelişmekte olan piyasalara kısa vadeli sermaye akışını artırabilir. Türkiye gibi yüksek dış finansman ihtiyacı olan ülkeler açısından, Fed’in gevşeme eğilimi genellikle olumlu bir zemin yaratır. Ancak bu etkinin kalıcı olabilmesi için, küresel risk iştahının yüksek seyretmesi ve ABD ekonomisinde enflasyonun kontrol altına alınması gerekiyor.

Sonuç olarak, Fed’in 25 baz puanlık indirimi teknik olarak “beklenen” bir adım olsa da, arkasında oldukça karmaşık bir ekonomik tablo bulunuyor. Banka, büyüme ile enflasyon arasındaki dar koridorda dikkatli ilerliyor. 2025’in geri kalanında küresel ekonomi, Fed’in bu dengeyi ne kadar başarılı kurabildiğini izlemekle geçecek. Faiz indirimlerinin devam edip etmeyeceği, yalnızca ABD verilerine değil, aynı zamanda jeopolitik gelişmelere, enerji fiyatlarına ve küresel talep koşullarına da bağlı olacak. Fed, “erken gevşeme” riskini göze almış görünüyor; bundan sonraki hamleleri, 2026 için küresel para politikasının yönünü belirleyecek.